2024 yılı birçok başlıkta sonlanmayan tartışma ve gündemlerle geride kaldı. Bu başlıklardan en çok konuşulan ve uğruna mücadele verilenlerden biri ise kadın hakları oldu.
2024 yılında da kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet tablosu değişmedi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun (KCDP) verilerine göre, yılın ilk 11 ayında 365 kadın cinayeti kayda geçti.
Anti Sayaç verilerine göre, 2020 yılında 418, 2021'de 433, 2022'de 409, 2023'te 415 kadın cinayeti kayda geçti. KCDP verilerine göre ise, 2020 yılında en az 300, 2021 yılında 280, 2022 yılında 334, 2023 yılında 315 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Yüzlerce kadının ölümü ise 'şüpheli' kaldı.
Kadın örgütleri, Türkiye’nin 2024 yılı kadın hakları karnesini değerlendirdi ve 2025 yılı beklentilerini paylaştı.
'KADIN CİNAYETLERİNİN VAHŞİCE İŞLENİR OLDUĞUNU GÖRDÜK'
İstanbul Barosu Kadın Merkezi Başkanı Birsen Baş Topaloğlu, cezasızlık algısının 2024 yılında iyice yerleştiğini belirterek, siyasette de kadın erkek eşitliğinin gerçekleşmediğine dikkat çekti.
Topaloğlu 2024 yılını kadınlar açısından şöyle değerlendirdi:
"Kadına yönelik şiddete karşı ve kadın kazanımlarının geriye gitmemesi için mücadele ettiğimiz bir yıl oldu. 2024 yılında kadına yönelik şiddetin durmadığını ve artarak devam ettiğini gördük. Anıt Sayaç verilerine göre, 2024 yılında 429 kadın öldürüldü ki biz bu sayıların sadece basına yansıyan verilerden oluştuğu sayının aslında daha yüksek olduğunu biliyoruz.
Kadın cinayetlerinin vahşice işlendiğini görür olduk. Kadınların başının kesilerek surlardan atıldığı, sokakta eski eşi tarafından herkesin gözü önünde kurşunlandığı cinayetlere tanık olduk. 2024 yılında bütün bir köyün katilleri saklamak için sustuğu Narin cinayetiyle karşılaştık. Yargılama bitmesine rağmen halen suskunluk devam ediyor. Bu davada Diyarbakır Barosunun davaya müdahil olarak kabul edilmiş olması kadına şiddet davalarında büyük bir ilerleme olarak görüyoruz. Cezasızlık algısı 2024 yılında iyice yerleşti. Kadınlar kamusal alanlarda erkeklerin cinsel ve fiziksel saldırısına uğradı. Tedbir kararlarının etkin uygulanmaması kadınların ölüm riskiyle karşılaşmasına ve ölmesine neden oldu. 2024 yılında yerel seçimler gerçekleşti ve kadınlar aktif siyasette temsilde ve karar alma mekanizmalarında yine düşük oranda yer alabildi. Siyasette kadın erkek eşitliği de yine gerçekleşmedi."
7 BİN 310 ADLİ YARDIM TALEBİNİN 6 BİN 814'Ü KADINLARDAN
2024'te kadın yoksulluğunun da arttığını vurgulayan Topaloğlu, bu durumun kadına yönelik şiddetle mücadele açısından olumsuz etkilerine dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti:
"Adli yardım, adalete erişimde maddi durumu uygun olmayan vatandaşın yararlandığı bir mekanizmadır. 2024 yılında İstanbul Barosu Adli Yardım Bürosuna yapılan 7 bin 310 başvurunun 6 bin 814’ünde başvurucu kadınlar oldu. Başvurucuların yalnızca 706'sı erkekti. Yine şiddetten korunmak için bin 246 kadın 6284 sayılı yasa kaynaklı tedbir kararı almak için başvuruda bulundu."
'AYM KARARINA RAĞMEN DEVLET KADINA KOCASININ SOYADINI VERİYOR'
Topaloğlu, yasalar ve haklar açısından da kadın kazanımlarının geri alınmak istendiği bir dönem yaşandığına da işaret etti. Anayasa Mahkemesi’nin evli kadının soyadıyla ilgili kanun maddesini iptal etmesine ve iptal hükmünün 28 Ocak 2024'te yürürlüğe girmesine rağmen hala uygulamaya alınmadığını hatırlatan Topaloğlu, devletin fiili durum yarattığına dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı:
"Yasa maddesi hala yürürlükteymiş gibi nikah işlemleri yapılıyor ve hiçbir hukuki dayanağı olmamasına rağmen devlet tarafından kadına kocasının soyadı veriliyor. Tamamen hukuka ve insan haklarına aykırı bir uygulama devlet tarafından bizzat yapılıyor ve kadın kendi soyadını kullanmak için yargıya müracaat etmek zorunda bırakılıyor. Eski yasal düzenlemeyi tekrar aynen mevzuata getirmek için de kanun teklifleri hazırlanarak yargı paketlerine sokuldu, kadın örgütleri ve baroların direnişiyle karşılaşınca paketten çıkarıldı ama bu konuda yasal düzenleme için olumlu bir adım atılmadığı gibi hukuka aykırı uygulamalarla aleyhe fiili durum sürdürülüyor. Biz Kadın Hakları Merkezi olarak bu konuda hazırladığımız kanun teklif önerimizi Ocak 2024’te kamuoyuyla paylaştığımız gibi TBMM’ye ve KEFEK'e (Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu) sunmuştuk."
2025'TEN BEKLENTİ: EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, ADALET
2025 beklentilerini de paylaşan Toplaoğlu, "Aslında her yıl ki beklentilerimizle aynı. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi'ne tekrar taraf olması ve sözleşmenin uygulanması, kadın cinayetlerinin önlenmesi, kadına şiddetin durması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleşmesi, kadınların istihdamdaki oranının arttırılması ve kadın yoksulluğunun ortadan kaldırılması, kadınların siyasette ve karar alma mekanizmalarında eşit bir şekilde yer alması, yasal düzenlemelerin ayrımcılık içermeyecek ve eşitlik sağlanacak şekilde yapılması ve uygulanması, kadına yönelik suçlarda cezasızlık algısının ortadan kalması, adalete güvenin sağlanması. Kadınların eşit, özgür, güvende ve mutlu olduğu bir ülke ve dünyanın gerçekleşmesi’’ temennisinde bulundu.
'KADIN DÜŞMANLARINI ALT EDECEĞİZ'
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, kadın cinayetlerindeki artışa rağmen kadınların örgütlenmesinin umut yarattığını vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"2024 yılı genç feministlerin mücadelesini yükselttiği karanlığın içerisinde yıldız gibi parladığı bir yıldı. Evet kadın cinayetleri 2010 yılından bu yana en yüksek seviyeye geldi maalesef. 2024, önceki yıllara göre daha çok kadın cinayeti ile sonlanacak gibi görünüyor. Ancak tüm bu karanlık tablo içerisinde direnen, mücadele eden, politik bir örgütlenme hedefi doğrultusunda yürüyen genç feministler federasyonu girişimi hepimize umut oldu.
Siyasi iktidar aile odaklı politikalarını her gün hayata geçirmeye devam ediyor. Ve kadınlar aileye hapsediliyor. Erkekler ailelerini koruma ve güçlendirmeyerek kadınlara şiddet uyguluyor ve daha çok öldürüyor. Siyasi iktidarın erkekleri bu kadar güçlendirdiği bir yıl azdır. Düşünün öldürülmüş kadın bile suçlandı bu memlekette. Ben yine de 2024’te bize umut olan Genç Feministler Federasyonu girişiminin örneğiyle 2025’te kadın düşmanlarını alt edecek, daha özgür yarınlara varacağız demek istiyorum. 6284 sayılı kanunu uygulamamak tarihe karışacak, kendini üstün gören erkek tipi yerle bir olacak. Eşit olmak herkes için 'normal' olacak."
'EKONOMİK KRİZ VE GERİCİ POLİTİKALAR, KADINLARIN ÜZERİNDEKİ BASKIYI ARTIRABİLİR'
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği avukatlarından Müjde Tozbey ise 2025 yılında zorluklar kadar umutların da olduğuna dikkat çekti.
Tozbey'in değerlendirmeleri şöyle:
"2024 yılı, kadınlar için pek çok zorluğun ama aynı zamanda mücadelenin de yılı oldu. Kadına yönelik şiddet, cinayetler ve cinsel istismar vakaları maalesef artmaya devam etti. Bunun yanında, kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanmasının önündeki engeller, gelir eşitsizliği ve işsizlik gibi sorunlar derinleşti. Devlet politikalarının kadınların hayatına müdahale eden, onların özgürlüklerini kısıtlayan boyutları, yaşam alanlarımızı daraltırken, bizi daha fazla mücadele etmeye itti. Özellikle gerici uygulamalar, laikliğe en çok ihtiyacı olan biz kadınlar için mücadeleyi neden büyütmek gerektiğini daha net biçimde gösterdi."
'ADLİYE KORİDORLARINDA VE SOKAKLARDA SESİMİZİ YÜKSELTTİK'
"Bugünden bakınca 2024 yılı adliye koridorlarında ve sokaklarda sesimizi yükselttiğimiz bir yıl oldu diyebilirim.
Ancak bu karanlık tabloya rağmen, örgütlü kadın hareketinin sesi her zamankinden daha güçlü çıktı. Sokakları dolduran kadınlar, haklarından ve yaşamlarından vazgeçmeyeceklerini haykırdı. Biz de Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği olarak, cinsel istismar ve kadın cinayeti mağduru ailelere destek olmaya, çocukların eğitimlerine katkı sunmaya ve kadın dayanışmasını büyütmeye devam ettik.
2025 yılı, kadınlar için umut kadar zorlukları da barındırıyor. Ekonomik kriz ve gerici politikalar, kadınların üzerindeki baskıyı artırabilir; ancak biz, kadın dayanışmasının ve örgütlülüğün bu engelleri aşacağına inanıyoruz. 2025, kadınların daha fazla bir araya geldiği, haklarını savunmak için daha güçlü mücadele yürüttüğü bir dönem olacak. Önümüzdeki yılın kadınlar için eşit, özgür ve adil bir dünya inşasına bir adım daha yaklaştığımız bir yıl olmasını diliyoruz. Bu noktada herkesin, kadınların taleplerine kulak vermesi ve bu mücadelenin bir parçası olması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Çünkü kadınların mücadelesi, çocukların, geleceğin ve toplumun mücadelesidir."