Samsun Adli Tıp Grup Başkanlığı Binası’nın Temel Atma Töreni, İlkadım ilçesi Kuşçulu Mahallesi’nde yapıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan tören, protokol konuşmaları ile devam etti. Programım açılışında Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Sabri Kılıç, Adli Tıp Kurumu Başkanı Hızır Aslıyüksek, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş ve Samsun Valisi Orhan Tavlı konuşarak Adli Tıp Grup Başkanlığı Binasının Samsun’a hayırlı olmasını temenni etti. Daha sonra söz alan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, temeli atılan bina ve adalet yatırımları ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
“Adli Tıp Bölge Başkanlığımız Samsun ve çevre illerimize hizmet verecek”
Sözlerine Adli Tıp Grup Başkanlığı Binasının Samsun’a ve ülkeye hayırlı olması temennisinde bulunarak başlayan Bakan Yılmaz Tunç, “Bugün burada Adli Tıp Grup Başkanlığı Temel Atma Töreni için bir aradayız. Adli Tıp Bölge Başkanlığımız Samsun vilayetimize ve çevre il illerimize hizmet verecek. Önemli bir yatırım inşallah o tabelada 500 gün yazıyor. O günden önce bitirmenin gayreti içerisinde olacağız ve Samsun'umuzdaki belki yıllardır süren bir şikayet söz konusuydu, özellikle Trabzon'a gitme noktasında. Trabzon ayrı bölge olarak hizmet edecek. Samsun'da da Adli Tıp Bölge Başkanlığımız, vatandaşlarımıza burada hizmet edecek inşallah. Bugün temelini attığımız bu yatırımın kurdelesini kesmekte hep beraber bizlere nasip olur inşallah” dedi.
“Yargımızın bağımsız ve tarafsızlığı noktasındaki güçlü yapısını sürdürmeye devam edeceğiz”
Türkiye’deki yargı ve adalet sistemindeki gelişmelere değinen Adalet Bakanı Tunç, “Adalet mülkün temelidir. Adalet haklıya hakkını vermektir. Adaletin tam anlamıyla tesis edildiği yerde insan güçlüdür. İnsanın güçlü olduğu yerde aile güçlüdür. Ailenin güçlü olduğu yerde toplum güçlüdür. Toplumun güçlü olması devleti güçlü yapar. O nedenle adalet devletin temelidir, mümkün temelidir. Tabi adaletin tesisi de hukuk devletiyle mümkündür. Hukuk devletinin de bağımsız ve tarafsız yargıyla mümkün olduğu tartışmasızdır. O nedenle yargımızın bağımsız ve tarafsızlığı noktasındaki güçlü yapısını sürdürmeye devam edeceğiz. Bu anlamda tabii ki yargımızı özellikle vatandaşlarımızın adalet hizmetlerinden en güzel şekilde faydalanabilmeleri adil etkin işleyen bir yargı sistemi içinde 21 yıldan bu yana önemli mesafeler aldık. Kim ne derse desin birileri bir takım eleştirilerde bulunuyorlar. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili bugün eleştiride bulunanlar öncelikle şöyle bir geçmiş Türk hukuk tarihini hatırlamalarında fayda var. Yargımızın değişik zamanlarda nasıl sınavlar verdiğini ya da veremediğini, yargının geçmişte nerelerde durduğunu 12 Eylüllerde, 27 Mayıslarda, 28 Şubatlarda yar. Cevapsızlığından bağımsızlığından bahsedilip bahsedilemeyeceğini, şöyle bir vicdanı olan herkes şöyle bir takdir eder. 15 Temmuz'da yargımızın durduğu yere baktığımız zaman milletimizle beraber darbeciler karşısında yargının durduğu yere baktığımız zaman yargımız bugün her zamankinden daha tarafsız, bağımsız ve hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, milli iradeye inanan yargı mensuplarımız var” diye konuştu.
“Tüm yargıyı çürümüşlükle suçlamak 24 bin hakim ve savcıya haksızlık”
Birkaç davada verilen kararlar ile tüm yargı ve mensuplarının suçlanmasına tepki gösteren Bakan Yılmaz Tunç, “Şu anda 24 bini aşkın hakim ve savcımız var. Gece-gündüz çalışıyorlar tabii ki içlerinde hatalı kararlar verenler olabilir ama bu hatalı kararların da düzeltilme mekanizmaları yine elbette ki yargı içerisinde mevcut. O nedenle 1-2 kararı ortaya çıkararak, öne alarak cımbızla çekerek, tüm yargıyı çürümüşlükle, bağımsız olmamakla, tarafsız olmamakla suçlamak, 24 bin hakim ve savcımıza gece-gündüz çalışan bu kardeşlerimize büyük haksızlık. O nedenle yargımızın işleyişini daha etkin hale getirmek, adaletin teşhis anlamında güvenilir adalet sisteminin teşhis anlamında gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. 21 yıldan bu yana da çok önemli mesafeler aldık. Özellikle anayasamızda gerçekleştirilen önemli reformlarla aslında biz sessiz devrim sağladı. Tabii ki anayasamız bizim darbe sonrası yapılan darbe ruhunu taşıyan vesayetçi anlayışı taşıyan bir anayasa. Ancak bu anayasada o vesayetçi ruhu azaltmaya yönelik önemli reformları da geçtiğimiz süreçlerde bu 21 yıl içerisinde hayata geçirdik. Bu anayasada kadın hakları yoktu, çocuk hakları yoktu. Bunların hepsi son yapılan değişikliklerle girdi. Engelli hakları, gazi, şehitlerimizin hakları, yaşlıların hakları, bunların hepsi son yaptığımız değişikliklerle yine anayasamızda bilgi edinme hakkından tutun da vatandaşlarımızın idarenin iş ve işlemleriyle ilgili başvurabilecekleri kamu denetçiliği kurumunun kurulmasına varıncaya kadar özel hayatın korunmasıyla ilgili kişisel verilerin korunmasına varıncaya kadar tüm bunlar anayasamıza son dönemde Recep Tayyip Erdoğan hükümetlerinde anayasamızda yerini alan temel hak ve özgürlükleri genişleten düzenlemeler. Askeri yargı vardı. Siviller askeri yargıda yargılanırdı. Böyle bir demokrasi böyle bir hukuk devletiydi. Askeri yargıyı kapattık. Askeri yüksek idare mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler, tüm bunlar tarihe karıştı. Yargı birliğini sağladık. Anayasa Mahkememizin yapısını hakimler, Savcılar Kurulunun yapısını, Milli Güvenlik Kurulunun yapısını, Yüksek Askeri Şuranın yapısını, tüm bunlar demokratik hukuk devleti ilkesine uyarlandı, uygun hale getirildi. Tüm bu yaptığımız değişiklikler anayasamızdaki vesayetçi ruhu azalttı ama tamamen ortadan kaldırmaya da yetmedi. Anayasamızda bugüne kadar yapılan değişiklikler madde sayısından daha fazla. Dolayısıyla çok sayıdaki değişiklik hem son 21 yılda yapılan hem onun öncesinde yapılan değişiklikler maddeler arasındaki yeknesaklığı da bozdu. İşte bu bozukluk bu yeknesaklığın ortadan kalkmış olması yargı kurumlarımız arasında da bir takım tartışmalara neden olan kararlara sebebiyet verdi” şeklinde konuştu.
“Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açık”
Herkesin yeni anayasa fikrine sıcak baktığına değinen Yılmaz Tunç, “Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açık. Siyasi düşüncesi ne olursa olsun herkes bunda mutabık. Her parti köşeye çıktığında yeni anayasa şart diyor. O zaman hep beraber birlikte 28. dönem parlamentosundan bir araya gelelim. Hep beraber milletimize olan bu borcu yerine getirelim. Geniş kesimlerin görüşünü alarak demokratik kuşatıcı, temel hak ve özgürlükleri öne alan hukuk devleti ilkesini güçlendiren yeni bir anayasayı inşallah hep beraber yapalım ve 28. dönem parlamentosu da Cumhuriyetimizin ikinci asrına girdiğimiz şu başlangıç döneminde tarihi bir adım atsın. İnşallah milletimize olan bu borcu hep beraber siyasetçiler olarak, milletvekilleri olarak yerine getirmeyi gerçekleştirmeyi sağlarız. Anayasada yaptığımız düzenlemelerin yanı sıra mevzuatımızın güncel ihtiyaçlara uygun hale getirilmesiyle ilgili imkanda çok önemli mesafeler aldık. Tabii ihtiyaca cevap veren bir mevzuat çağın gereklerine cevap veren bir mevzuat anlamında da temel kanunlarımızın tamamını değiştirdik. 80 yıldan bu yana uygulanan artık çağın ihtiyaçlarında ihtiyaçlarını görmekte eksik kalan hususlar vardı. Tüm bunların ortadan kaldırıldı ve tüm temel kanunlarımız Türk Ceza Kanunumuz, Borçlar Kanunumuz, Hukuk Mahkemeleri Kanunumuz, Ceza Mahkemesi Kanunumuz ile tüm temel mevzuatımızı yeniledik. Tabii mevzuatı yenilemek yeter mi? Elbette ki yetmez. Bu mevzuatın uygulanacağı fiziki mekanları da yeniledik. Daha çağdaş hâle getirdik daha modern hale getirdik. 60-70 tane müstakil adliye sarayı varken bugün adliye sarayı sayısını müstakil 366’ya çıkardık ve içerisini de teknolojinin tüm imkanlarıyla 8 görüntülü duruşma salonlarıyla donattık ve daha da güçlendirmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı 2024 yılından itibaren uygulanacak”
Hukuk fakültesinden mezun olanların direkt avukatlık stajına başlayamayacağını hatırlatan Bakan Tunç, “En iyi kanun bile en kötü uygulayıcıların elinde en kötü hale gelebilir. Dolayısıyla bu anlamda da durduk mu? Elbette ki durmadık. 21 yıldan bu yana yargıdaki insan unsurunu hakim, savcı sayısını ve adliye personeli sayısını da artırdık, arttırmaya devam ediyoruz. Bu anlamda özellikle. 2002 yılında 9 bin 349 olan hakim savcı sayımızı bugün 23 bin 826’ya çıkardık. Sayıyı eleştirenler olabilir. Nitelik ve nicelik her ikisi birlikte olmalı. Bu anlamda da önemli mesafeler almaya devam ediyoruz. Bu konuda da özellikle Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı 2024 yılından itibaren uygulanacak. Artık avukat olmak isteyen hakim, savcı olmak isteyen kardeşlerimiz hukuk fakültesi bittikten sonra hukuk mesleklerine giriş sınavını kazandıktan sonra avukatlık stajına başlayabilecekler. Hakimlik, savcılık sınavına girebilecekler. Bir diğer uygulamamız geçen hafta sınavını yaptık. Bin hakim ve savcı yardımcılığı alımıyla ilgili sınav gerçekleşti. Bundan sonra da artık hakim savcı adaylığı müessesesini kaldırdık. Hakim savcı adaylığı 2 yıl sürüyordu. Onun yerine artık 3 yıl süren 1 yılı adalet akademisinde eğitim 2 yılı tecrübeli hakim ve savcılarımızın yanında bir çalışma. Uygulamayı özümseme ve tüm derecelerde sulh cezadan başlayarak istinafına Yargıtay’ına varıncaya kadar tecrübe kazanabilecek bir sistemi. 3 yıl süren hakim savcı yardımcılığı sistemine geçtik, ilk sınavını da geçen hafta sonu gerçekleştirdik. Bundan sonra inşallah bu uygulamayla özellikle kürsüye çıkmadan önce hakim ve savcılarımızın daha güçlü, daha donanımlı olmalarının yolunu açmış olacağız. Tabii hizmet içi eğitimler önemli. Hakim ve savcılarımızın yüzde 45’i 5 yılın altında kıdeme sahip. Genç kardeşlerimiz, bunların özellikle adalet akademisine çok uğramaları, çok gelmeleri gerekiyor. Bu anlamda onların programlara katılmasını da terfilerinde bir şart koştuk. Özellikle birinci sınıfa ayrılabilmeleri için adalet akademisindeki eğitimlerini de tamamlamaları muhtelif zamanlarda belli sürelerde o eğitimlere katılma mecburiyetleri de söz konusu olacak ve böylece hem mevzuatımızın çağa uygun hale getirilmesi, fiziki mekanlarımızın daha kaliteli hale getirilmesi ve insan unsurunun daha da güçlendirilmesi, bu anlamda hakimlerimizin, savcılarımızın, avukatlarımızın ve adliye personelimizin daha da güçlendirilmesi anlamında çalışmalarımızı kesintisiz sürdürüyoruz” açıklamasında bulundu.
Türkiye’deki adli tıp yatırımları
Adli tıp ve adalet yatırımlarından bahseden Tunç, “Adli tıp sadece ceza hukuku alanında değil, özel hukuku alanında da önemli bilirkişi hizmeti veriyor ve bu anlamda da özellikle maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve vatandaşlarımızın hak kayıplarının önlenmesi anlamında önemli hizmet veriyor. Bakanlık olarak son 21 yılda maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına ve adaletin makul sürede tecellisine böylesine önemli katkı sunan adli tıp kurumunun yapısını güçlendirmeye devam edeceğiz. Personelin nitelik ve niceliğinin iyileştirilmesine özen gösterdik. Teknolojik imkanları artırarak adli tıp hizmetlerini yurt genelinde yaygınlaştırdık. Bu kapsamda 2002 yılında 5 olan ihtisas kurulu sayısını 8’e çıkardık. Yine 6 olan ihtisas dairesine son derece ileri teknoloji ürünü cihazlarla donatılmış adli bilişim ihtisas dairesine ekleyerek bu sayıyı da 7’ye çıkardık. Adli Tıp Kurumu 2002 yılında 6 grup başkanlığı vardı, 18 şube müdürlüğü vardı. Türkiye genelinde ve 25 ilde hizmet veriyordu. Adli tıp bugün itibariyle 81 ilde hizmet veriyor ve 25 ilde de grup başkanlığımız var. Bölge başkanlığımız var ayrıca. 53 büyük ilçemizde de adli tıp şube müdürlüklerimiz var. Trabzon, Antalya, Erzurum, Van, Diyarbakır, Hatay grup başkanlıkları, Rize, Yozgat şube müdürlüklerinin de yeni hizmet binalarını önceki yıllarda hizmete açtık. İzmir'de de adli tıp grup başkanlığının yeni hizmet binası tamamlandı. Yakın zamanda onu hizmeti açacağız. Aynı zamanda Denizli ve Bursa'da inşaatları tamamlamak üzereyiz. Onların da önümüzdeki aylarda açılışlarını yapacağız. Diğer yandan Konya, Tekirdağ, Sakarya, Kayseri, İstanbul, Anadolu ve Şanlıurfa’da adli tıp grup başkanlıklarının yakın bir zamanda faaliyete geçirmeyi planlıyoruz” dedi.