Yerel

Bartın, tahliye edildiği gün hayatını kaybeden Serhat Temizer’i 2 bakana sordu

Hakkâri Milletvekili Öznur Bartın, 22 yaşındaki epilepsi hastası tutuklu Serhat Temizer’in 19 Ekim’de tahliye edildiğinde hayatını kaybetmesinin şüpheli olduğunu belirterek konuyu meclis gündemine taşıdı.

Abone Ol

22 yaşındaki epilepsi hastası tutuklu Serhat Temizer’in ,19 Ekim’de hakkında tahliye kararı verildiği gün yaşamını yitirdi.

Konuya ilişkin Hakkâri Milletvekili Öznur Bartın Temizer2in ölümünün şüpheli olduğunu belirterek Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın cevaplaması istemiyle meclise soru önergesi verdi.

 “Serhat Temizer’in ölümü Türkiye'deki cezaevi sistemindeki yapısal sorunları gözler önüne sermektedir”  Diyen Bartın, önergenin devamında şu ifadelere yer verdi:

“22 yaşındaki epilepsi hastası Serhat Temizer, 6 Mart 2021’de Hakkari’de tutuklanmış ve “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yargılanmaya başlanmıştır. 18 Ekim 2024’te Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasında 4 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmasına rağmen, “uzun tutukluluk” gerekçesiyle tahliye edilmesine karar verilmiştir. Ancak tahliye kararı sonrası Temizer, Erzurum Dumlu 2’Nolu Kapalı Cezaevi’ne götürülmek yerine Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’ne götürülmüş ve burada tek kişilik hücrede tutulurken şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmiştir. Cezaevi yönetimi, Temizer’in ölüm sebebi olarak "aniden fenalaşma"yı göstermiş, ancak babası Hatip Temizer oğlunun duruşmadan moralli çıktığını ve sağlık durumu hakkında herhangi bir endişelerinin olmadığını belirtmiştir. Baba Temizer, oğlunun ölümüne dair cezaevi yönetiminden hiçbir bilgi alamadığını ve ölümünün şüpheli olduğunu vurgulamıştır. Cezaevinde geçirdiği epilepsi krizlerinin doğru bir şekilde tedavi edilmemesi, kelepçeli muayene dayatılması, tedavi taleplerinin reddedilmesi gibi ihmaller zinciri, Temizer'in ölümünün sadece sağlık sorunlarıyla açıklanamayacak kadar karmaşık olduğuna işaret etmektedir. Anayasa’nın, 17. Maddesi ile yaşam hakkını koruma altına almaktadır. Bu maddeye göre, herkesin yaşama hakkı temel bir haktır ve devlet, yaşam hakkının korunması için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Cezaevlerinde tutulan mahpuslar, devletin gözetimi altında bulundukları için devletin yaşam haklarının korunmasına yönelik sorumluluğu daha da ağırlaşmaktadır. Temizer’in epilepsi hastası olmasına rağmen tedavisinin yetersiz kalması ve uygun tıbbi yardıma erişiminin engellenmesi, bu yükümlülüğün ihlaline işaret etmektedir. Ayrıca, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun da mahpusların sağlık hakkına erişimlerini garanti altına almakta, tıbbi yardım ve tedavi süreçlerinin düzenli bir şekilde yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak Serhat Temizer gibi birçok hasta mahpusun, gerekli sağlık hizmetlerine erişememesi, ihlallerin sistematik hale geldiğini göstermektedir”.

“MAHPUSLARIN YAŞAM HAKKININ KORUNMADIĞINI AÇIKÇA ORTAYA KOYMAKTADIR”

Cezaevlerindeki sağlık koşulları ve bu koşulların hükümlülerin  ölümüne yol açan ihmallerle birleştiğini ifade eden Bartın, önergede hükümlülerin yaşam hakkının korunmadığını belirtti.

 Bartın, “2022 yılından bu yana Türkiye cezaevlerinde 73 mahpusun ölüm kaydı düşülmüş, İnsan Hakları Derneği (İHD) ise 2023 yılı içerisinde en az 42 mahpusun cezaevinde hayatını kaybettiğini açıklamıştır. Bu ölümlerden 10'u şüpheli olarak kayıtlara geçerken, 4 mahpusun ölüm nedeni olarak intihar iddiaları öne sürülmüştür. Bu tür ölümlerin ardındaki ihmal ve sorumsuzluk zincirleri, mahpusların temel haklarının sistematik bir şekilde ihlal edildiğini göstermektedir.

Uluslararası insan hakları hukukuna göre, cezaevlerindeki mahpusların sağlık ve yaşam hakları, devletin gözetimi ve sorumluluğu altındadır. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen Mahpusların Muamelesine Dair Standart Asgari Kurallar ya da bilinen adıyla Nelson Mandela Kuralları, mahpusların fiziksel ve zihinsel sağlıklarının korunması için devletlerin yükümlülüklerini belirlemektedir. Bu kuralların 24. maddesi, her mahpusun sağlık durumu hakkında düzenli bir tıbbi değerlendirme yapılması gerektiğini ve mahpusların sağlık haklarının devlet tarafından korunması gerektiğini vurgulamaktadır. Mandela Kuralları’na ek olarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) de yaşam hakkını garanti altına alan önemli uluslararası sözleşmelerdendir. AİHS’nin 2. Maddesi, yaşam hakkının korunmasını devlete yüklemektedir. Serhat Temizer gibi hasta mahpusların gerekli tedaviyi görememesi ve ihmaller zinciri sonucunda yaşamlarını yitirmeleri, bu sözleşmenin ihlali anlamına gelmektedir. Ayrıca, AİHS’nin 3. Maddesi uyarınca mahpusların insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye maruz kalmaması gerekmektedir. Tek kişilik hücrede tutulmak, yetersiz sağlık hizmeti almak ve kelepçeli muayene dayatılması gibi uygulamalar, bu madde kapsamına giren ihlaller arasındadır. Serhat Temizer’in ölümüne dair cezaevi yönetiminin bilgi vermemesi ve ölüm sebebine ilişkin net bir açıklama yapılmaması, olayın şüpheyle karşılanmasına neden olmuştur. Bu tür ölümlerin aydınlatılması için devletin etkili, şeffaf ve bağımsız bir soruşturma yürütmesi gerekmektedir. AİHS’nin 2. Maddesi gereğince, devletler yaşam hakkını ihlal eden durumlarda etkili bir soruşturma yürütmek zorundadır. Ancak Temizer vakasında, soruşturmanın şeffaf bir şekilde yürütülmediği, aile ve avukatların olay hakkında bilgilendirilmediği, adaletin sağlanmasında gecikmeler yaşandığı görülmektedir. Serhat Temizer’in şüpheli ölümü, cezaevlerinde mahpusların yaşam hakkının nasıl ihlal edildiğine dair çarpıcı bir örnek teşkil etmektedir. Gerek ulusal hukuk gerekse uluslararası hukukun açıkça ihlal edildiği bu tür vakalarda devletin şeffaf, etkili ve insan haklarına uygun bir şekilde hareket etmesi zorunludur. Cezaevlerinde gerçekleşen ihmaller, devletin mahpuslar üzerindeki sorumluluğunu artırmakta ve yaşam hakkının korunmasının sadece sözde kalmaması gerektiğini göstermektedir. Temizer ve diğer mahpusların yaşam hakkının korunması adına bu tür vakaların peşinin bırakılmaması, etkili bir soruşturma yürütülmesi ve benzer ihlallerin önüne geçilmesi gerekmektedir” ifadelerine yer verdi.

Bartın, Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanlığına cevaplaması istemiyle verdiği soru önergesinde şu soruları sordu:

1.      Serhat Temizer’in 18 Ekim 2024 tarihinde tahliye kararına rağmen neden Erzurum Dumlu 2’Nolu Kapalı Cezaevi yerine Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’ne götürülerek tek kişilik hücrede tutulduğu açıklanabilir mi?

2.      Tahliye kararına rağmen bir mahpusun tekrar bir cezaevine nakledilmesi rutin bir prosedür mü, bu süreçte sorumluluğu olan yetkililer kimlerdir?

3.      Serhat Temizer’in epilepsi hastası olmasına rağmen neden sağlık durumu göz önünde bulundurularak tıbbi takibi ve uygun tedavi süreci düzenli olarak yapılmamıştır?

4.      Cezaevi yönetimi tarafından Temizer’in ölüm sebebi olarak belirtilen "aniden fenalaşma" açıklaması üzerine detaylı bir tıbbi rapor hazırlanmış mıdır? Hazırlandıysa bu rapor kamuoyuyla ne zaman paylaşılacaktır?

5.      Serhat Temizer’in ölümü öncesinde sağlık hizmetlerine erişimi neden engellenmiştir? Epilepsi nöbetleriyle ilgili tıbbi yardım talepleri karşılanmış mıdır?

6.      Serhat Temizer’in muayene süreçlerinde kelepçeli muayene dayatıldığı iddiaları doğru mudur? Bu uygulamanın hukuki dayanağı nedir?

7.      Serhat Temizer’in ölümünden önce geçirdiği nöbetlere ve şikayetlerine ilişkin cezaevi doktorlarının ya da sağlık birimlerinin herhangi bir ihmali olup olmadığı araştırılmış mıdır?

8.      Cezaevinde yaşanan bu şüpheli ölümle ilgili bir soruşturma başlatılmış mıdır? Başlatıldıysa soruşturmanın bağımsız ve şeffaf bir şekilde yürütüldüğüne dair güvence nasıl sağlanmaktadır?

9.      Serhat Temizer’in ailesi, ölüm nedenine ilişkin cezaevi yönetimi tarafından yeterli bilgilendirilmiş midir? Aileye bilgi verilmemesinin sebebi nedir?

10.  Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tek kişilik hücrede tutulmasının gerekçesi nedir ve bu hücredeki şartlar Serhat Temizer’in sağlık durumu göz önünde bulundurularak değerlendirilmiş midir?

11.  2024 yılı içinde cezaevlerinde şüpheli ölümlerle sonuçlanan vakaların sayısı kaçtır ve bu ölümlerle ilgili devletin yürüttüğü soruşturmalar hangi aşamadadır?

12.  Cezaevlerindeki sağlık hizmetleri ve ihmal iddialarıyla ilgili olarak mahpusların sağlık durumlarının daha etkin takip edilmesi adına herhangi bir iyileştirme ya da reform çalışması planlanmakta mıdır?