Yerel

Hakkari Emek ve Demokrasi Platformundan darp ve taciz iddialarına ilişkin açıklama

Hakkari’de geçtiğimiz günlerde yaşanan darp ve taciz olayına ilişkin Hakkari Emek ve Demokrasi Platformu yazılı bir basın açıklaması yayımladı.

Abone Ol

Hakkari’de 10 Ocak 2024 tarihinde bir araç polis memurlarının bulunduğu sivil bir aracı sollamış ve kısa bir süre sonra bu sollama nedeniyle taksi sürücüsü ile yanında bulunan 3 yolcusu, Depin Polis noktasında durdurulup darp edildiği iddia edilmişti. 10 Aralık 2024 tarihinde ise Kolluk kuvveti olduğu iddia edilen kişi, genç bir kıza sözlü tacizde bulundu.

Konuya ilişkin yazılı açıklama yapan Hakkari Emek ve Demokrasi Platformu duruma tepki göstererek her iki konunun da takipçisi olacaklarını belirtti.

PLATFORM OLARAK İŞKENCEYİ BİR İNSANLIK SUÇU OLARAK GÖRÜYOR VE MÜCADELE EDİYORUZ.

Platform yayımladıkları açıklamada ilk olarak şu ifadelere yer verdi:

“Hakkari ilinde bir ticari taksi şoförü, içinde polis memurlarının bulunduğu sivil bir aracı sollamış ve kısa bir süre sonra bu sollama nedeniyle taksi sürücüsü ile yanında bulunan 3 yolcusu, Depin Polis noktasını geçtikten sonra durdurularak polis memurlarının hakaretlerine, kötü muamelelerine ve işkencelerine maruz kalmışlardır. Bahsi geçen polis memurları ile birlikte yaklaşık 8-9 polis memuru, başvurucuları polis uygulama noktasının yaklaşık 60-70 metre ilerisinde darp etmeye başlamış, uzun süre darp ettikten sonra bir depoya götürerek bütün kıyafetlerini zorla çıkarmış, çıplak bir şekilde işkence ve kötü muameleye maruz bırakmışlardır. Burada saatlerce şiddete maruz kalan mağdurlar, işkence olayından sonra hastaneye gidip darp raporu aldıktan sonra da gözaltına alınmışlar, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılmışlarıdır. Tüm bu yaşananlardan sonra Platform üyelerinden Özgürlük için Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği Hakkari Şubeleri üyeleri ve KESK Hakkari Şubeler Platformu üyeleri, Hakkari Barosu mağdurları ziyaret etmiş ve bu ziyaret sonunda mağdurlar, vakanın takipçileri olması için bu derneklere başvuru yapmışlardır. Hukuki süreç bu dernekler üzerinden platformumuzca takip edilecektir. Platform olarak işkenceyi bir insanlık suçu olarak görüyor ve bununla mücadele ediyoruz. Bu nedenle suçun faillerinin gerekli yaptırımlara tabi tutulması için tüm işlemler hayata geçirilecektir. İşkence ve Kötü Muamele ister fiziksel ister ruhsal olsun, bir göz korkutma, caydırma, intikam alma, cezalandırma veya bilgi toplama amacı olarak bilinçli şekilde insanlara ağır acı çektirmekte kullanılan her türden edimlerdir. İtiraf almak amacıyla sorgulama taktiği olarak kullanımı günümüze dek en büyük kullanım alanı olmuştur. İşkence ayrıca bir baskı yöntemi olarak veya tehdit olarak algılanan toplulukları kontrol altına alma aracı olarak hükümetlerce kullanılır.

"HİÇ KİMSE İŞKENCEYE, İNSANLIK DIŞI İŞLEMLERE TABİ TUTULAMAZ"

Açıklamada 3 İnsan Hakları Bildirgesi’nin maddeleri hatırlatılarak,  “Üçüncü ve Dördüncü Cenevre Sözleşmelerini imzalayan devletler, silahlı çatışma durumlarında korunan insanlara işkence yapmayacağını beyan eder ve Birleşmiş Milletler ‘in İşkenceye Karşı Sözleşmesini imzalayanlar hiç kimseye cezalandırmak, itiraf ya da bilgi almak, onlara ya da üçüncü şahıslara baskı yapmak amacıyla kasten acı ve ıstırap çektirmeyeceğine söz verir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (Sözleşme) 3. maddesi şöyledir: Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10/12/1984 tarihli ve 39/46 sayılı kararıyla kabul edilen, 3441 sayılı Kanun ile onaylanan, 29/4/1988 tarihli ve 19799 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan İşkence ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Alçaltıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’nin 12. Maddesi şöyledir: “Her Taraf Devlet, yetkisi altındaki ülkelerde bir işkence eyleminin işlendiğine inanmak için ciddi sebepler mevcut olan her halde, yetkili mercilerin derhal ve tarafsız soruşturma yürütmelerini sağlayacaktır.” Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzu’nun (İstanbul Protokolü) birinci ekinin 2. fıkrası şöyledir: “Devletler, işkence ve kötü muamele şikayetleri ve bildirimlerinin, anında ve etkili bir biçimde soruşturulmasını sağlamakla yükümlüdürler. Açık bir şikâyetin olmadığı durumlarda bile işkence ve kötü muamele yapıldığına ilişkin belirtiler varsa, soruşturma yapılmalıdır. Soruşturmayı yürütenler, bu tür olayların faili olduğundan şüphelenilen kişiler ve onların hizmet ettiği kurum ve kuruluşlardan bağımsız, soruşturma yürütebilecek vasıfta, tarafsız kişiler olmalıdır. Bu kişilerin tarafsız tıp uzmanlarına veya konuyla ilgili diğer uzmanlara erişim veya bu tür uzmanları çağırma yetkileri olmalıdır. Soruşturmalar yürütülürken, en yüksek profesyonel standartlara uygun yöntemler kullanılmalı ve soruşturma sonuçları kamuya açıklanmalıdır” Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme’nin 3. maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların en temel değeri olduğunu vurgulamıştır. Terörle ya da organize suçla mücadele gibi en zor şartlarda dahi, mağdurların davranışlarından bağımsız olarak; işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerin Sözleşmeyle yasaklandığını belirtmiş, kötü muamele yasağının, Sözleşme’nin 15. maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi, hiçbir istisnaya yer vermediğini içtihatlarında hatırlatmıştır. Ancak Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşlar her üç ülkeden ikisinin istikrarlı bir şekilde bu konvansiyon ve anlaşmaların ruhuna uygun davranmadığını bildirmektedirler” denildi.

"SÜRECİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ"

Açıklamada vatandaşın kolluğun keyfi şiddetine ve uygulamalarına maruz kaldığı belirtilerek, “Geçtiğimiz günlerde okul önünde bir kız çocuğumuzun kolluk kuvveti personeli olduğu iddia edilen bir kişi tarafından sözlü tacize maruz kaldığı bilgisi basına yanmıştı. Bu fiiller kolluğun olağan muamelesi haline gelmiş ve bu muamele her seferinde, maalesef cezasızlık ile ödüllendirilmiştir. Cezasızlık politikaları şehrimizi sürekli hak ihlallerinin yuvası haline getirmiştir. Vatandaşının maddi ve manevi varlığının koruyuculuğunu üstlenen devlet, bu varlık zedelendiğinde, zedeleyen faili cezalandırmak zorundadır. Kötü muamele uygulayan memurların soruşturmalarının hızlı ve adil şekilde yürütülmesi ve soruşturma süreci hakkında kamuoyunun bilgilendirmesi, bu tür olayların yaşanmaması için soruşturma sonucunun kamuoyuyla paylaşılmasını talep ediyor, ilgili kişilerin cezalandırılması konusunda da sürecin takipçisi olacağımızın bilinmesini kamuoyuyla paylaşıyoruz” ifadelerine yer  verildi.