Yıldırım Esener'in yazısı şöyle:
"Başlığa bakarak aklınıza gelebilecek her türlü akıl yürütmeyi yapabilirsiniz.Bu söylediğim hayatın olağan akışı içerisindeki her şey için geçerli; hayatını okumaya adamış hedeflerine ulaşamamış bir eğitimci olabilirsiniz. Ticaret yolunda defalarca batmış çıkmış bir tüccar, girdiği her mülakatta elenmiş bir öğrenci, iş sahibi olamamış bir birey,tarımsal anlamda her ektiğinin karşılığını alamamış bir çiftçi, memuriyette yükselme adına kendini parçalamış bir türlü istediğini alamamış bir devlet görevlisi,sıradışı projelerini aile büyüklerine bir türlü kabul ettirememiş biri de olabilirsiniz. Bunları çoğaltabilirsiniz.
Herşeyin bitmiş olması demek ölüm gerçeği ile mümkün olabileceğini söylemek istiyorum. Bu gerçek dışındaki tüm ölümlere, iflaslara, umutsuzluklara, kaybedişlere kendini bırakmak otuzunda ölüp yetmişinde gömülmekten öte bir şey değildir. Rafa kaldırdığımız,benden birşey olmaz dediğiniz her şey için çok erken Hayatınızda yaşamış olduğunuz bunca iniş ve çıkışların ulaşmak için emek verdiğiniz hedefiniz için merdivenin basamaklarından bir tanesi olmadığını iddia edebilir misiniz?
Gelin hep beraber insanlar için birer idol olmuş zirvede görünen kişilerin hayat fragmanlarına kısaca göz atalım.
Yolculuğuna Kibrit Satarak Başlayan IKEA’nın Sahibi
Ölümün eşiğinden dönmüş bir uyuşturucu bağımlısı olan Khalil Rafati
36 Yayıncı Tarafından Reddedilen Arianna Huffington
Boyunun Kısa Olduğu Gerekçesiyle Takıma Alınmayan Michael Jordan
Çok Satan Romanı 30 Kez Reddedilen Stephen King
İşinde başarısız olan, yaşama seçimlerini kaybeden, 24 yaşındayken karısını yitiren, bunalıma giren, kongre seçimlerinde yenilen ve daha pek çok kez mağlup olan Abraham Lincoln
Alfabeden birkaç harf ile Kürtçe şarkı söyleyen şarkının asıl sahibi Civan Haco'yu bile şaşırtan zamanında çevresinde alay konusu olan Tivorlu İsmail
Şemdinli gibi dini değerleri ön planda olan bir şehirde sofi lakabı ile sıradışı düğün stili ile Justin Bieber'ın ilgisini çekip köyünden dünyaya açılan Sofi Ömer... Çevrenizde,okulunuzda, mahallenizde bunlar gibi bir çok kişiyi vitrine koyup sıralayabiliriz.
Bu kişilerin, içinde yaşamış oldukları toplumun içinden sıyrılarak ad ve soyadlarına bir ünvan getirmeleri,toplum içinde bir değer kazanmaları öyle bir sihirli değnekle oluvermiş bir iş değildir. Orkestrayı yönetmek isteyen sırtını kalabalıklara dönmek zorunda mahalle baskısı ile yaşayıp pasif bir düşünce ikilemi içine düşersek erişemediği ciğere pis demekten öteye gidemeyeceğimizi belirtmek isterim.
Onlarca, yüzlerce defa yanlış yapmış,girdiği hiçbir işte dikiş tutmamış, batırmış, yaşadığınız toplumda hiçlik duygusu yaşamış olabilirsiniz.
Kanaatimce bunların hiçbiri sizi olmanız gereken yerden alıkoyacak kadar sizi sarsmamalı önemli olan kaybedişmişliklerden aldığımız ders hepimiz dün belli bir ekonomik seviyede olan orta gelirli ailelerin çocukları değil miydik?
Kimimiz öğretmen, doktor çiftçi,avukat,hakim,memur,aile reisi ve daha bir çok kimlik kazanmadık mı? Bu statüleri belli bir emekten sonra hak edip kazanmışsak bundan çok daha iyisini yapamaz mıyız? Gelmiş olduğumuz yerde saplanıp durmak mı yoksa alanlarımızda en iyisi olmak için gayrete tabi olmak mı?
Mükemmel olmadığımızı kabul etmeliyiz. Çünkü herkes gibi bizim de hatalarımız, başarısızlıklarımız ve çöküşlerimiz olacak. Muhakkak da olmalıdır.
Peki neden kendimizi geliştirmeliyiz?
Dün ile bugün arasında değişen hızlı gelişmeler teknolojik ilerlemeler bizi beraberinde yaşamış olduğumuz toplumun çok gerisine itebiliyor alanımız ve mesleğimiz her ne ise bu alanda kendini yenilemiş yetiştirmiş kişilerin altlarında, emirlerinde, ve rütbesinde yaşamayı mecbur bırakıyor. Hal böyleyken; mutluluğumuz ve güzel bir gelecek adına öncelik pratik düşünme yeteginizi gelistirecek, genel kültürünüzü artıracak okumaktan geçer ikincisi özel yeteneklerimizden başlamalıyız bir müzik aletini çalmayı öğrenmek, doğa ve Spor aktivitelerine katılıp hem yaşadığı coğrafyayı tanımak hem de yaşadığı stresi atmak, dünyanın heryerine çok uygun fiyatlar ile gezi düzenleyen rehber firmalar ile yılda bir kere farklı kültürlerde olan devletlere yolculuk yapmak var olduğumuz yerden bir adım ileriye taşımaz mı bizi?
Elindeki imkanları görmezden gelen sürekli yersiz zamansız yatırım yapan yaptığı yatırımların kendisine ve çocuklarına hiçbir yansıması olamayan biri kendisine ne kadarda büyük haksızlık yapıyor. Bir dönüm araziyi bilinçli bir şekilde yüz dönüme bedel şekilde işleyip ondan verim alan bir çiftçinin, elindeki ellibin TL ile milyonları olandan daha çok kazançlı bir yatırıma dönüştüren bir tüccarın, işe yaramaz görünen çocuğunun özel yeteneklerini görüp ona göre yatırım yapan bir babanın farkındalığı almış olduğu eğitim ve öncelikli olarak kendine yapmış olduğu yatırımdan ibaret değil midir?
Yaşadığı süre içinde gelgitler yaşayan mevcut konumunu kaybeden birinin önünde iki yol vardır ya sistemlere küfredip,suçu eşe dosta atıp kendini tarihin tozlu sayfalarına bırakacak; ya da düştüğü yerden küllerinden yeniden doğacak yanlışlarını, hatalarını neden sonuç ilişkisi içerisinde analiz edecek, yaşaması gerekenleri yaşayacak bedelleri ödeyecek ve kaldığı yerden devam edecektir.
Birinci şık kendini suyun akışına bırakmak yolundaki uçurumlardan, vadilerden, taşlardan habersiz dev okyanuslarda bulmak iken ikinci şık her nekadar zahmetli ve külfetli ise de kendinden emin, yanlışlarından ders çıkarmış önündeki engelleri bir bir aşabilecek güç ve potansiyele sahip olmak olacaktır.
Bizler bizden öncekilerin hangi bir sıkıntısını yaşadık ki, hayattan bunca kopuk ve yalnız kaldık. Seferberlik yaşamadık. Açlık çekmedik,tek evde üç dört gelin birarada yaşamadık, ilaçsız, aşsız, iletişimsiz, araçsız hiç kalmadık. Peki kaybedilmislikler neden oluyor? Bu geri kalmalar, mutsuzluklar, üstünlük sağlamalar sen ben diye ayırmalar ve kayırmalar neden peki?
Gelinen nokta şunu gösteriyor ki varlık ve yokluk kendi isimleri ile ters orantılı iki birer kelime. Bizden önce yokluk içinde olan toplumdaki hiyerarşik düzen gelişmeye,birbirlerini desteklemeye endeksli iken içinde yaşadığımız varlık iletişim araçlarının gelişmesi ile yalnızlığa ve yapayalnızlığa itmiş durumda ve varlık yok hükmünde....
Şimdi başımızı deve kuşu misali ,kumdan çıkartıp bizi dış dünyamızda bekleyen, gelişmemizi engelleyen, kendimizi tamamlamayı geciktiren gereksizlerden arındırmamızın zamanı gelmedi mi?
Elimizdeki iletişim hazinesini haftada bir gün çocuklarımız ile beraber ailecek izleyeceğimiz Türkçe dublajlı yararlı bir film ..
Haklarımız ile ilgili hiçbir bilgi sahibi olmadığımız anayasal haklar kanunu kitapçığını göz gezdirmek
Dünyadaki dev firmaların depolarını stoklarını internet ortamında satıp aile bütçesine katkıda bulunmak...
Yapacağınız birkaç dokunuş ile sıradanlıktan çıkmanızı sağlayacaktır ve son olarak derim ki: Her şey bitene kadar hiçbir şey bitmemiştir."