Siyaset

Özel'den Erdoğan'a 2025 teklifi: Yoksa kapımızı çalmayın

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 360 vekilin erken seçim kararıyla aday olabileceğini söyleyen Özgür Özel, "Kasım 2025'te seçimleri yenileyelim. Sonrasında bir daha gelip kapımızı çalmayın" dedi.

Abone Ol

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kocaeli’de düzenlenen "CHP Emek Büroları Akademik Kurul Toplantısı"na katıldı.

ANKA Haber Ajansı'nın haberine göre, çok sayıda akademisyenin katıldığı programda konuşan Özgür Özel, "Kocaeli'deyiz çünkü burası emeğin başkenti. 31 Mart seçimlerinden sonra kazanamadığımız üç şehre çok üzüldüğümü ifade etmiştim. Bunlardan biri Kocaeli'ydi. Biri Gaziantep, biri de Samsun'dur. Bu şehirler CHP'nin hem tarihinde çok önemli kentlerdir hem yıllarca büyükşehirlerini yönettiği kentlerdir. CHP mademki sol, sosyal demokrat bir partidir, emeğin bu kadar güçlü olduğu bir kentte, Türkiye’nin nüfusunun yüzde 65’ine, ekonomisinin yüzde 80’ine yakınına hizmet edecek alanlarda belediye seçimlerini kazanmışken, Kocaeli’de bir olan belediyesini sadece üçe çıkarmış olması kabul edilebilir değildi. O yüzden ilk emek mitingimizi Kocaeli Gebze'de yapmıştık" ifadelerini kullandı.

CHP'nin muhalefet partisi olarak emeğin hakkını almanın toplantılarını yaptığını söyleyen Özel, "Şimdi emeğin, emekçinin, alın terinin karşılığını nasıl vereceğiz, bunu konuşuyoruz. Çünkü iktidara gidiyoruz. İktidara yürüyoruz. İktidara hazırlanıyoruz. Emek büroları bugün burada bir kez daha geçim, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için yola çıkıyor" dedi. 

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden cumhurbaşkanı adayı olamayacağını hatırlatan Özel, sadece 360 milletvekiliyle erken seçim kararı alınırsa Erdoğan'ın aday olabileceğini belirtti. 

360 vekile ulaşmak için CHP'nin desteğine ihtiyaç olduğunu dile getiren Özel, Kasım 2025'te erken seçim yapılması halinde erken seçim kararı için oy kullanacaklarını kaydetti.

Özgür Özel'in konuşmasından başlıklar şöyle:

'360 VEKİL İÇİN BİZE İHTİYAÇLARI VAR'

"2025 yılının Kasım ayı Sayın Erdoğan'a bir çağrı yaptığımız tarihtir. Kendisi geçmişte çok tartışıldı. Bu ikinci dönem mi, üçüncü dönemi mi? Kendileri Anayasa aksini yazmasına rağmen, ‘Anayasa değiştikten sonra ikinci dönemimiz’ diyordu. Yüksek Seçim Kurulu bu fikre iştirak etti. Bu yönde karar verdi. Kendisi seçimleri Cumhurbaşkanı yenilediği halde, yeniden aday olabildi. Bu durumda, üçüncü döneminde, şimdi yani ikinci dönemin içinde kendisi seçim kararı alırsa yeniden aday olamıyor, çok net. YSK'nın kararına göre ve kendi geçmiş dönemde de, dönemlerini ikinci döneme aday oluyoruz dedikleri süreçte Anayasa şunu yazıyor: 360 milletvekili seçim kararı alırsa mevcut Cumhurbaşkanı son bir kez aday olabilir. Bunu Adalet ve Kalkınma Partisi, MHP'yle birlikte başaracak çoğunluğa sahip değil. Bize, muhalefete ihtiyaçları var."

'ERDOĞAN'IN YENİDEN ADAY OLMA İDDİASI VARSA SON TARİH 2025 KASIM'DIR'

"360 rakamını yakalayabilmeleri için de bizim kendilerine bir cümlemiz var: Tam ortasında yani bu tartışmalı beş yılın yarısı sizden, yarısı bizden, tam ortasında. İki buçukuncu yılda gelip erken seçim kararı alıyorsanız biz varız. Seçimleri yenileyelim. Sonrasında bir daha gelip kapımızı çalmayın. Yani Erdoğan'ın yeniden aday olmak iddiası varsa son tarih 2025 Kasım'dır. 2025 Kasım'da yapılacak bir seçimde biz Türkiye'yi bütün bu sıkıntılarından kurtarmaya talibiz. Bu sorunları çözemeyen, işsizliği bitiremeyen, yoksulluğu derinleştiren bu iktidar halen daha eğer kendine güveniyorsa, en güçlü adayları halen Sayın Erdoğan'sa buyursunlar. Gelecek sene 2025 Kasım'da bir erken seçimde Türkiye, ‘ikinci yüzyılda dertlerine kim çare olacak’ bu kararı versin. Biz diyoruz ki ‘Tüm dertlerin var bir çaresi onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi’. Bu özgüvenle buradayız."

'BU YILIN İLK YARISINDA HÜKÜMET PROGRAMINI MİLLETİMİZLE BİRLİKTE YAZACAĞIZ'

"Şimdi kim özgüven gösteriyor, kim milletten kaçıyor onu test edeceğimiz bir yıldan biraz fazla bir süremiz var. Biz bu yılın ilk yarısını adeta hükümet programını milletimizle birlikte yazacağımız ve bu ülkeyi bundan sonra nasıl yöneteceğimizi milletimize anlatacağımız bir sürecin ilk evresini ilk altı ayda, ikinci evresini de ondan sonraki altı ayda yoğun bir kampanyayla sürdüreceğiz."

'CHP'NİN ANA ODAĞINDA EMEK, ALIN TERİ VE EMEKÇİNİN HAKKINI ALMASI VAR'

"Hiç şüphesiz bu ülke nasıl yönetilecek dediğinizde herkes gözü bir tarafa diker, bir tarafa bakar. Orada size sorarlar, politikalarınız nasıl olacak? CHP sol, sosyal demokrat bir partiyse yani ana odağında emek, alın teri ve emekçinin hakkını alması varsa, ekonomi politikalarını hazırlayanlar da bir gözüyle emek politikalarının nasıl ifade edildiğine bakarlar. Bu masalardan biz bu ülkedeki insanların nasıl geçineceğine, nasıl çalışacağına, hangi güvencelere, hangi haklara sahip olacağına ve haklarının devlet tarafından nasıl verileceğine karar vereceğiz. Ekonomi politikalarını oluşturan arkadaşlar da oluşturacakları ekonomik programla bu hedefleri nasıl finanse edeceklerine, bunun kaynağını nasıl sağlayacaklarına ve bu süreci nasıl yöneteceklerine karar verecekler."

'AZIN BAŞINDA KAVGA ETMEK YERİNE ÇOĞU NASIL ADİL BÖLÜŞECEĞİMİZİ GÖSTERECEĞİZ'

"CHP'nin ana ekseni kamuculuktur. Sağlıkta da güvenlikte de kamucuyuz. Emek-işveren ilişkilerinde de kamunun yoğun denetimine, kamunun bu konuda emekten yana taraf olmasına hemfikir olmuş bir siyasi partide siyaset yapıyoruz. Bu, Türkiye'ye iyi gelecek. Bu ezilenlere, köylülere, işçilere, esnafa iyi gelecek. Bu sanayide çalışan, KOBİ'de çalışan işçiye de iyi gelecek. Aslında günü geldiğinde bu Türkiye örneğinden herkes görecek ki bu KOBİ'nin sahibine de sanayiciye de iyi gelecek. Biz huzur içinde, barış içinde, birlik içinde bir ülkeyi hep birlikte nasıl güçlendireceğiz, hep birlikte nasıl kalkındıracağız, azın başında kavga etmek yerine çoğu nasıl adil bölüşeceğiz onu bütün Türkiye'ye ve bütün dünyaya hep birlikte göstereceğiz. Türkiye olarak bütün dünyaya göstereceğiz."

'EMEKLE SERMAYE KARŞI KARŞIYA GELİRSE EMEĞİN TARAFINDAYIZ'

"Partimiz tüzüğündeki ifadesiyle aydınlanma ideallerini, emek mücadelelerini, sosyal demokrasinin, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ilkelerini benimseyen, çağdaş, demokratik, sol bir siyasi partidir. Biz emekle sermaye karşı karşıya gelirse emeğin, kadınla erkek karşı karşıya gelirse kadının, güçlüyle, zayıf karşı karşıya gelirse zayıfın, haklıyla haksız karşı karşıya gelirse haklının tarafındayız. Bunda tartışılacak hiçbir şey yok. İşçilerle, sendikalarla, sivil toplumda daha fazla dayanışan, onlara güç veren, onlardan güç alan bir parti olmak için yola çıktık. Geçmişte partimize güç vermiş olan emek bürolarının pratiğini yeniden ve daha güçlü şekilde hayata geçirmek için buradayız. Bu kez muhalefeti örgütlemek emeğin örgütlenmesine katkı sağlamak değil iktidarımızı örgütlemek ve emek politikalarını doğru bir yerden kurmak, tartışmak üzere bir aradayız. Geçmişte emek bürolarında aktif çalışmış bir genel başkan olarak da bu bürolara duyduğum güveni ve verdiğim önemi bir kez daha teyit etmek isterim. Emeği adil ve eşit bir düzeni savunmak politik bir tercih."

'ECEVİT İŞÇİLERLE DAYANIŞMA HALİNDE İKİ GENEL SEÇİMDE BİRİNCİ OLDU'

"1970’lerde üçüncü Genel Başkanımız Bülent Ecevit, sosyal demokrat anlayışın içini doldurarak işçilerle, ücretlilerle, sendikalarla dayanışma içinde olmuş, emekçinin yanında durmuş ve 70’lerde girdiği iki yerel, iki genel seçimden CHP'yi birinci çıkarmayı başarmıştır. O süreçte Türkiye'de en güçlü sendikaların, DİSK'in, CHP'nin girdiği iki genel seçimde emeğin geleceği açısından CHP'nin iktidarını daha doğru gördüğü için Cumhuriyet Halk Partisi'ne açık ve yazılı destek açıkladığını da bir kez daha hatırlatmak isterim."

'DÜNYA ROBOT VERGİLERİNİ KONUŞUYOR, BUNU ÖNEMSİYORUZ'

"Bugün teknolojinin, hayatın, emeğin, dünyanın değiştiğini de görerek ancak aynı temel ilkelere bağlı kalarak siyaset yapmak durumundayız. Teknolojik gelişmelerin yarattığı artı değer, zaman ve kaynak tasarrufu üzerinde emekçinin hakkını savunan birilerine ihtiyaç var. Bugün ışıksız fabrikalardan, robotlardan konuşuluyor. Ama bunun artı değerin sadece sermayeye kalmasının, bunun yarattığı artı değerinden işçiye sadece işsizliğin düşmesinin, güvencesizliğin düşmesinin ya da esnek çalışmanın bir argümanı haline gelmesinin bizim açımızdan kabul edilebilecek hiçbir tarafı yok.

Teknoloji bir şey getiriyorsa götürdüğü sadece emekçiden olamaz. Bunun için dünya robot vergilerini konuşuyor. Yadsımıyoruz, önemsiyoruz. Ama bunun sadece robotlarla değil istihdamsız alan yaratan her türlü mekanizasyon aşamasında kademeli olarak tartışılması gerektiğini düşünüyoruz. Bir fabrika ışıksız olduktan, sıfır işçi olduktan o vakitten sonra ancak sadece her bir robotun ne kadar işçiyi işsiz bıraktığının hesaplanmasını değil, bugünkü aşamada her teknolojik gelişme, bir istihdamsızlık yaratıyorsa, kademeli olarak bu aşamadan bunun konuşulması, görüşülmesi gerektiğini düşünüyoruz."

'UZAKTAN ÇALIŞMA GENCECİK ELEMANLARI SÖMÜRÜYORSA DEVLET O İKİ BİLGİSAYARIN ARASINA GİRECEK'

"Uzaktan çalışma bir gerçekse bu gerçekte uzaktan çalışanla çalıştıran arasına devletin denetimini hem ilkesel hem teknolojik hem de varoluşsal olarak tarif etmek durumundayız. Birileri oturduğu yerden uzakta çalıştırdığı gencecik elemanlarına, iş talimatlarını gece gündüz saat ayırmadan, tatil ayırmadan, dinlenme ayırmadan yağdırıp o emeği orada sömürüyorsa o iki bilgisayar arasına devlet girmek durumundadır. O iki bilgisayar arasında devlet puantaj da yapmak durumundadır. Fazla mesai de hesaplamak durumundadır. Bayramda çalışıyorsa ona göre ücretlendirmek durumundadır. Ulaşılmama hakkının da güvencesi devlet olmak durumundadır.

Devletin üzerinden, kamunun üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun üzerinden Çalışma Bakanlığı’nın üzerinden geçmeyen her bir iş emri de cezalandırılmak, takibe alınmak ve kaçak işçi çalıştırmak olarak tanımlanmalı, cezalandırılmalı ve gencecik evlatlarımızın emekleri uzaktan birilerinin yağdırdığı talimatlarla asla ve asla sömürülememelidir. Buraya gerçek bir dijital altyapıyı, gerçek bir denetimi, gerçek bir müdahaleyi koyacak anlayış bugünkü iktidarda yoktur. Bugünkü iktidarın karşısında bunu savunan da iktidar olduğu gün hayata geçirecek olan da sosyal demokrat bir ideolojidir, sol bir partidir, Cumhuriyet Halk Partisi'dir."

'BÖYLE SÖMÜRÜLMEYİ HAK ETMİYORSUNUZ'

"Bugün hangi partiye oy veriyor olursa olsun gencecik çocuğunun sömürüldüğünü gören annelere, babalara da ‘Ben oy vermiyorum, siyasetle ilgim yok’ diyen gencecik arkadaşıma da şunu söylüyorum ki böyle sömürülmeyi siz hak etmiyorsunuz. Motokuryenin de hizmet sektörünün de plazada çalışanların da emeklerinin de güvencesi biziz. Onların belki de görmedikleri, bilmedikleri, tahayyül etmedikleri hakları var. O hakları hep birlikte göreceğiz tanımlayacağız, savunacağız ve kendilerine kazandıracağız. Kazanmak için onların mücadele etmeleri gerektiğini biliyoruz ve bunun tam olarak teminatıyız."

'AZ KAZANANDAN AZ, ÇOK KAZANANDAN ÇOK VERGİ ALINMALI'

"Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alındığı, hiç kazanmayanın da devlet tarafından yakasının bırakıldığı adaletli bir vergi sistemine ihtiyacımız var. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi'nin verilerine göre Avrupa ülkelerine kıyasla gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülke Türkiye'dir. Nüfusun en zengin yüzde 20’sinin varlıkların yüzde 81’ini en yoksul yüzde 20’sinin ise yüzde 0,5’ini arada 160 katlık bir farkın sürdürülemez olduğunu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin siyasetinin tam da bu noktada sürdürülmesi gerektiğini esas mücadele alanının bu olduğunu bir kez daha ifade etmek ve teyit etmek istiyorum."

'BUGÜN EMEK, İKTİDARA DÜNDEN DAHA YAKIN'

"Akademik kurulumuz, yalnızca politika metinleri hazırlamakla kalmayacak, aynı zamanda bu politikaların toplumun her kesiminde karşılık bulmasını sağlayacak bir kılavuz görevi de görecektir. Sizlerin katkılarıyla emeğin hakkını aldığı, herkesin insanca yaşadığı bir Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz. Birlikte emeğin ve toplumsal adaletin ön planda olduğu, sosyal refah devletinin ilkelerine dayanan, güçlü ve adil bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Bundan sonra her yıl bir öncekinden iyi olacak. Çünkü bugün emek, iktidara dünden daha yakın. Türkiye’de öyle üç kişinin, beş kişinin, üç şirketin, beş şirketin, onun yandaşının, bunun sınıf arkadaşları dönemini bitirip emeğin, işçi sınıfının ve emeğiyle geçinmek isteyen namuslu insanların, onlarla birlikte bu ülkeyi paylaşan tüm insanları, güçlü, zengin ve adil Türkiye hedefine inanan herkesin önümüzdeki dönem bir büyük başarıyı birlikte sırtladığı, omuzladığı ve yaşadığı bir süreç olacak."