Yaşam boyu okumanın temeli ailede atılır ve okulda sistematik olarak geliştirilebilir olduğunu belirten psikolog Emin Kurtay, ailelerin ve öğretmenlerin okumaya yönelik olumlu tutum ve davranışları, çocukların okumayı sevmesini, okumaya ilgi ve keyif almasını kolaylaştırabilir veya okumayı zorlaştırabileceğini söyledi. Bilgi edinmenin en etkili ve yaygın yolu olan okuma, bireylerin yaşamlarının hemen her anında karşılaştıkları, pek çok karmaşık süreci içeren çok yönlü bir dil becerisi olduğunu dile getiren Kurtay, insanlar için kitap okumak bir boş zaman etkinliği değil, yemek ya da uyumak gibi bir zorunluluk olduğunu; sokakta, evde, okulda, hastanede, müzede, otobüste günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası olduğunu ifade etti.
Okumak aynı zamanda insanın ruh halini de olumlu anlamda etkilediğini aktaran Kurtay, "Olumlu tutum sahibi, öz yeterlik inancı ve motivasyonu yüksek, kaygı düzeyi düşük kişilerin okumaya dair pozitif bir yaklaşım sergilemesi, tam tersi bir durumda da okumadan kaçınması/uzaklaşması beklenir. Okuyucular, okuma etkinlikleri sırasında psikolojik faktörlerden büyük ölçüde etkilenirler. Bireyin metne ilgi duyup duymadığı, motivasyon düzeyi gibi psikolojik durumu okuma davranışına yansır. Bu fikir okumaya etki eden psikolojik faktörlerin detaylı bir şekilde belirlenip dikkat edilmesi gerekmektedir" dedi.
Okuma sürecinin temel parçalarından biri okuyucu, diğeri ise metin olduğunu söyleyen Kurtay, "Metin kullanarak iletişim kurma serüveninde psikolojik faktörlerin de önemli rol oynadığı göz önüne alındığında, okumanın yalnızca fiziksel süreçlerle açıklanamayacağı açıktır. Çünkü okuma, görme ve konuşma açısından fizyolojik bir süreç, anlama açısından ise psikolojik bir süreçtir. Tutum, öz yeterlilik, korku, ilgi ve motivasyon gibi psikolojik faktörler okuduğunu anlama gelişimini etkiler" diye konuştu.
Kurtay, "Olumlu-olumsuz ve sürekli-durumsal olarak yapılandırılabilen tutumların ortaya çıkışında zihinsel, duygusal ve davranışsal öğeler etkin rol oynar. Deneyimlerle ilişkili olan ve oluştuktan sonra tekrarlanma ihtimali çok yüksek olan tutumun varlığı ancak yansıttığı varsayılan bazı gözlemlenebilir davranışlardan çıkar sanabilir. Öz-yeterlik inançları, kişisel ve mesleki karar alma süreçlerine rehberlik etme ve ihtiyaç duyulduğunda sezgisel olarak ortaya çıkma gücünü içerir. Öz yeterliliği yüksek olan bireyler okuduklarını daha iyi anlayabilir ve okuma kaygısını yönetebilirler. Kaygının okuma davranışındaki rolü, şiddetine göre değişmektedir. Düşük kaygı düzeyleri, dikkati ve konsantrasyonu artırarak okuduğunu anlamayı geliştirirken, yüksek kaygı düzeyleri kaygı ataklarına yol açarak okuduğunuzu anlamayı zorlaştırabilir" şeklinde konuştu.
Okumaya olan ilgi, kişinin zihnini harekete geçirip okumayı teşvik etme, dikkat süresini artırma ve hafızayı kolaylaştırma potansiyeline sahip olduğunu kaydeden Kurtay, "Okuma ilgisinin gelişimi okuma ilgisi ve okuma yönelimi ile başlar. Kitabın değeri ancak bilgiye ihtiyaç duyan ve ondan yararlananlar tarafından bilinmektedir. Kitap okumak beynin beslenmesinin önemli kaynaklarındandır Hatta kitap okuma günlük stresten kurtulmak ve deşarj olmak için en iyi yardımcı araçtır. Ailenin kitaba ve okumaya verdiği değeri gösteren kitap hakkında konuşma, evde kütüphanenin bulunması, okumayı seven ebeveynler, çocukla kitabevine gidip birlikte kitap seçme gibi etkinliklerle çocuk ile okuma arasında sıcak bir ilişkinin oluşması için çaba harcanmalıdır" ifadelerini kullandı.