Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde söz alan DEM Parti Hakkari Milletvekilli Vezir Coşkun Parlak 2016 yılında Barış için Akademisyenler' bildirisini imzaladıkları gerekçesiyle üç üniversiteden yirmiyi aşkın akademisyenin gözaltına alınıp daha sonra görevlerinden alınmasını tekrar meclis gündemine taşıdı. 

“Bildiriyi imzalayan akademisyenler şiddettin son bulmasını talep ediyorlardı”

 Vekil Parlak dönemin siyasi sürecini hatırlatarak, “2015 yılının ikinci yarısından itibaren bazı Kürt kentlerinde sokağa çıkma yasakları ve ablukalar  uygulanıyordu. Yüzlerce insan katledildi. Bir grup akademisyen başta Cizre Sur ve Nusaybin olmak üzere bir çok ilçe ile kent merkezinde ağır insan hakları ihlallerine daha fazla sessiz kalmak istemediler. 2016 yılının Ocak ayında 2000’den fazla akademisyen ve lisans üstü öğrencinin imzaladığı ‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisi yayınlandı. Bildiriyi imzalayan akademisyenler şiddeti ve ablukaların bir an önce son bulmasını ve müzakere masasına geri dönülmesini talep ediyorlardı” dedi. 

“Barış akademisyenlerinin evleri basıldı, gözaltına alındılar, tutuklandılar”

Evrensel üniversite değerlerinin müzakereyi demokrasiyi ve insan haklarını esas aldığını aktaran Vekil Parlak, “Cumhurbaşkanı barış akademisyenlerin terör destekçisi ve karanlık olmakla itham etti. Bu noktada bir hatırlatma yapmak isterim. Geçtiğimiz sene İsrail’in Gazze’de uyguladığı katliam politikaları devam ederken, Amerikan üniversitelerinde Filistin yanlısı gösteriler düzenleniyordu. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bazı aşırı sağcı siyasetçiler gösterilere katılan akademisyen ve öğrencilere karşı nefret söylemleri kullanarak onları üniversiteden atmakla tehdit etti. Yani zaman ya da coğrafya fark etmeksizin her yerde ifade özgürlüğü ve demokrasi karşıtları aslında aynı dili kullanıyor. Cumhurbaşkanının hedef göstermesinden sonra barış akademisyenlerinin evleri basıldı, gözaltına alındılar ve tutuklandılar. Yandaş kanallarda fotoğrafları yayınlanarak hedef gösterildiler. Baskıcı atmosferin içinde iktidarın yanında hizan bazı vakıf üniversiteleri de barış imzacısı akademisyenleri işten çıkardı” ifadelerini kullandı. 

"Barış akademisyenlerinin hukuk mücadelesi Türkiye’de adeta bir kara deliğe dönüşmüş"

Parlak akademisyenlerin hukuk mücadelesi verdiğini belirterek,  "Beş yüzden fazla insanın işinden ekmeğinden edildiği büyük tasfiyeden sonra barış akademisyenlerinin bitimsiz hukuk mücadelesi başladı. Türlü aşamalarda ve badirelerden geçen bu hukuk mücadelesi halen devam ediyor. Barış akademisyenlerinin hukuk mücadelesi Türkiye’de adeta bir kara deliğe dönüşmüş. Siyasal yargı sisteminin de en iyi göstergelerinden biri oldu. Anayasa Mahkemesi 2020 yılında verdiği kararla barış bildirisini ifade özgürlüğü kapsamında saymasına rağmen bir çok idare Mahkemesi bu kararı uygulamıyor” diye belirtti. 

Kaynak: YÜKSEKOVA HALKIN SESİ