YAKILANLAR VE YAKALANMAYANLAR

Abone Ol

Artık bizim birbirimize karşı  vicdan borcumuz kalmadığı gibi, birbirimize karşı suç işleme özgürlüğüne de sahip olduk. Hadi  hayırlısı.  
Belki bir kaç sabah daha yaşar ve fazladan bir kaç akşam da yatarız. Bu neye yarar ki?  Gündüz hakkına girdiğimiz  insanlardan kaçmakla  günlerimizi geçiririz, akşam da hakkına gireceğimiz  insanların hesabını yapmakla sabah ederiz. Söyler misin buna yaşamak mı denir, yoksa  daha çok hakka girmek için  fazladan zamana  niyetlenmek mi? 

Hepimiz, en günahkar günlerimizde üzerimize en temiz ve güzel elbiseleri giyer, imanı, adaleti ve bilimi temsilen, hafif kirli sakal bırakıp,  sebep olduklarımızın,  suçlularını ararız. Elimizde tesbih, üzerimizde iliksiz cübbelerle, namaz vaktini de kaçırmak olmaz  elbette. Bi de komşumuz aç iken biz,  tıkabasa  doymadan olur şey mi?   Ve toplumu da kendimize şahit kılmayı da ihmal  etmeyiz. Çünkü  Olur da yaptıklarımızdan suçlanacak olursak,  suçsuzluğumuzun teminatı  toplum olsun.  İyi hal indirimin vazgeçilmezi ise; yeni, kuru temizlemeden çıkma bir kat elbise ve bir de kravat  oldu mu ilk soluğu  kuaförde alırız.  Son bir sinekkaydı tıraşı, saçlarımıza briyantin ve saçları  yana taradık mı  tamamdır bu iş. Ya rızası vardı,  ya gecenin  bir vaktinde ne işi vardı, ya da kaderinde bu vardı, takdiri ilahiye bağlanır konu. Sonra, yıl sonu indirimi gibi  zararına satış,  ceza verilir.

En önde biz,  elimizde kocaman beyaz bir pankart.  Kimsenin duymadığı  kurbanın, aradığının tersi  yönünde  ses olmaya çalışırız. Biz ve kurbanlarımız aynı safta. Mümkün olduğunca safları sıkı tutmaya çalışıyoruz. Malum,  araya şeytan kaçmasın.   Benim sesim daha gür. Sismik dalgalar,  merkez üssünün bulunduğum yeri gösterse de. Desibelle ölçülse,  emin olun  iki buçuk katı  kadar daha fazla  sese  ve slogana sahip olan yine ben olurum. Bize yakışan da bu değil mi? Yap,  işlet, devret.  Sonra failleri ara. Bulunca, cezalarını kes. Bir kaç küçük acemi  hırsızı,  insanlığın  tüm günahlarından sorumlu tut. İnsanlık adına  iyi bir dünya dile.  Yaşasın adalet.  Suçlular bulunana kadar adalet nöbetindeyiz. Adaleti uyutan da biz değilmişiz gibi. Yaptıklarımızın, yapmadıklarının şahitliğini yaptıkça, daha  cesaretli birer ruhsuza dönüşmez miyiz? Hepsinin utancını ve aymazlığını  toplasan  bir benim utanmazlığın çeyreği etmez. Belki de bu utanmazlık bizi yanyana getirtip pankartı bize  taşıtıyor.  Yoksa ben kim,  adalet aramak kim?  Ben kim, sokak  boyunca  pankart taşımak kim?  

Kimsenin bilmediği  ve hepimizin  işlemekten  çekinmediği  suçlarımızdan  feragat olunmaz arkadaş. Söylesene hangimiz  toplumdan korktuğumuz kadar    gönül verdiğimiz dinden, davadan korkuyoruz ki? Emin olun,  toplumun  dizayn etme  ya da kınama  endişesi olmasa,  yaptıklarımız  henüz yapamadıklarımızın  onda biri bile etmeyecektir. Ceza  ya da ödül, bizleri bir şeyleri yapmaktan  vazgeçirmesin. Bize iyi şeyleri yaptıracak  merhametimiz olsun,  kötü şeylerden uzak tutacak  olan da ahlakımız olsun.   Bu iki  hususa dikkat ettiğimiz sürece, cezanın da, ödülün de  gözümüzde pek bir ehemmiyeti kalmaz. Tamamen kendi irademizle hareket etmiş oluruz. Bizleri yönlendirecek ceza ya da ödül olmayacak. Ne biz başkalarının üzerine basarak  yükselmiş oluruz,  ne de başkaları daha yukarı çıkmak için  bizi  aşağı çekmiş olur.  Şimdi söyler misin hangimiz  üzerimizdeki  yeni yıkanmış elbiseler kadar temiz kalabildik?  Hangi elbiseler insanı yaptıklarından arındırmış ki bizi de arındırsın?  Hangi  mekan insana sonsuz  günah işleme  hakkı tanımış ki ? Hangi kitapta insan hayatı pazarlık konusu yapılmış?   Hangi dinde   insanları kendilerine kurban etmek  caiz kılınmış? Hangi  gezegende  öldürmeler azad edilmiş, yaşamlar tutsak söyler misin? Hangi yüzyılda  İnsanlara musallat olması için insanı; seçtikleri toplumlara  tanrı atamışlar. Evrenin hangi karadeliğinde tanrıcılık figürü insana bahşedilmiş? 

Böyle tanrılar  eğer varsa cezalandırılmalı. İradesi yok sayılmış, toplum  adına karar verene sessiz kalan toplumlar da aynı şekilde  cezalandırılmalı.  Seçtiği kitleler adına karar verici ruhundan arındırılmalı, kendileri adına verilen karara  sessiz kalan toplumlar da kölelik uykusundan uyandırılmalı ki, bir daha asla mazluma kölelik hastalığı bulaşmasın , zalime de  hükmetme  cesareti verilmemesi için.