Yüksekova’nın Buzdan Kalbinde Umut Doğurmak: Zorluklardan Zaferlere Giden Yol

Abone Ol

Yüksekova’nın Buzdan Kalbinde Umut Doğurmak: Zorluklardan Zaferlere Giden Yol

**

Yüksekova; soğuk rüzgarların estiği, karın bazen omuzlarımıza kadar – son birkaç yıl hariç- yükseldiği, yolların çamurla kaplandığı bir yer. Burada her gün öğrenciler sabahın erken saatlerinde uyanır; evden okula, okuldan eve gitmek için yola çıkarlar.  Bu  sıradan bir yolculuk değildir. Bu bir savaş, bir azim destanı, hem öğrencilerin hem de onları destekleyen ailelerinin, öğretmenlerinin ortak mücadelesidir.

**

“Yüreğini koymazsan  gözlerin görmez.” Bir halk ozanının bu sözü, burada her adımda yankı bulur. Çünkü Yüksekova’da yalnızca sınavlara hazırlanmak için değil, hayatın her alanında mücadele etmek için yola çıkılır. Zorluklar ne kadar büyük olursa olsun Yüksekova’nın insanları azimle, kararlılıkla her engeli aşar. Öğrenciler, soğukta ısınmak için ellerini cebine sokarken umutlarını hiç kaybetmezler. Onlar, gökyüzünü değil; yere bakan ama karanlıkta bile bir ışık görebilen gençlerdir. Ve o ışık, ailelerinin ve öğretmenlerinin gözlerindedir.

**

Nazım Hikmet’in dediği gibi: “Fırlatıp gittiğimde arkamdan, güllerim değil; gözlerim bakacak.” İşte bu gözler burada -Yüksekova’da- her gün okullara giden çocukların, dağları delmeye azmetmiş annelerin, babaların, öğretmenlerin gözleridir. Her birinin içinde geleceğe dair büyük bir umut vardır. Yüksekova’nın her bir köyünde, her bir mahallesinde, en zor koşullarda bile çocuklarının en iyi şekilde yetişmesi için savaş veren aileler vardır. Onlar, karanlıkta ışık arayan yıldızlar gibidir.

**

Ve öğretmenler… O soğuk, zorlu günlerde çocukların yanında, el birliğiyle onları geleceğe hazırlayan; azimle, sevgiyle, bilgelik ve sabırla eğitim veren öğretmenlerdir. Her derste bir umut filizlenir; her yazılan cümlede, her çözülen matematik sorusunda, her okunan şiirde öğrenciler daha güçlü, daha dirençli, daha bilinçli bir şekilde büyürler. Çünkü eğitim, Yüksekova’da sadece bir iş değil, bir aşktır; bir tutkunun adıdır. “Bir ağacın kökleri toprağa ne kadar derin batarsa bir insanın bilgisi de o kadar derin olur.” Öğretmenler; bu derin kökleri öğrencilerinin gönüllerine, zihinlerine, hayallerine kazandırmak için her gün sabahın erken saatlerinde yola çıkarlar.

**

Anneler ve babalar… Çocuklarının her başarısında, her adımında, her terleyeceklerinde yanlarında olmaya çalışan, onlara güç veren kahramanlardır. O soğuk, yorgun gecelerde sabahı bekleyen, çocuklarının başarısı için dua eden eller, bu toprağın emeğiyle büyüyen ellerdir. Bir şarkıda da geçtiği  gibi: “Ben de bir zamanlar, bu sevda ile yanıp kavruldum. İncitmedim, incindim. Yine de tek bir şarkı için, bir kuş gibi kanadım.” İşte Yüksekova’da, bu topraklarda, annelerin, babaların ve öğretmenlerin her bir sözü, her bir hareketi, bir şarkıdır; bu şarkı, öğrencilerine özgürlük, başarı ve umut taşır.

**

Zorluklar ne kadar büyük olursa olsun Yüksekova’dan çıkan her öğrenci, azmin ve emeğin simgesidir. Bir başka deyişle, Yüksekova’nın karanlık kışında açan çiçeklerdir. Çünkü “Her karanlık gecenin ardında bir sabah vardır,” der Mehmet Akif Ersoy.  O sabah, bir öğrencinin üniversiteye kabul almasıyla, bir annenin gözlerinden akan gurur yaşıyla, bir babanın gururlu bakışlarıyla doğar.

**

Ve tüm bunları gerçekleştirenler; bu toprakların emekçileri, bu çocukların gerçek kahramanlarıdır. Öğrenciler, anneler, babalar ve öğretmenler; hepsi bu mücadelenin bir parçasıdır. Onlar, kışı bir zorluk değil; bir fırsat olarak görürler. O fırsat, her zorluktan sonra yeşeren umudu ve başarıyı getirecektir. Çünkü Yüksekova, zorluklarıyla, zengin topraklarıyla, azmiyle her zaman hayata meydan okur.

**

Bugün Yüksekova’nın topraklarında büyüyen bu gençler, üniversiteyi kazandılar ve her biri büyük bir hayali gerçeğe dönüştürmek için yola çıkıyor. Kimisi mühendislik fakültelerine, kimisi tıp fakültelerine, kimisi eğitim fakültelerine adım atarken her biri kendi köyünde, mahallesinde, , şehrinde büyük bir değişimin öncüsü olmaya aday. Yüksekova’nın dağlarındaki kar, her biri için birer basamaktır; her yeni başarı, her yeni kazanım, bu gençlerin azmiyle şekillenen bir destandır.

**

Asıl  zafer ise, üniversiteyi kazanıp büyük şehirlerdeki fakültelerde eğitimlerini tamamladıklarında başlar. Bu gençler; bir gün aldıkları bilgiyi, kazandıkları deneyimi, umutla dönecekleri topraklarda kullanacaklar. Her biri; kendi bölgesine, kendi köyüne, kendi şehrine yeni bir nefes, yeni bir ışık olacak. Kimi bir doktor olarak sağlık sorunlarını çözecek, kimi bir mühendis olarak altyapıyı yenileyecek, kimi bir öğretmen olarak gençlerin hayatlarını değiştirecek. Onlar; Yüksekova’nın yeşeren umutları, büyüyen ağaçları, kocaman bir geleceğin sessiz kahramanlarıdır.

**

Ve o an geldiğinde Yüksekova’nın dağları, köyleri, mahalleleri , o eski yorgun yolları, birer adım daha güç kazanacak. Çünkü bu gençler;  kendi köylerine, kendi topraklarına sadece eğitimle değil; kalpten gelen bir sevda, büyük bir vefa borcu ve inançla dönecekler. Yüksekova’nın en yüksek dağlarından yükselen umut, onların omuzlarında daha da büyüyecek. Onlar; bu topraklardan çıkan, dünyayı değiştirmeye kararlı bir neslin temsilcileridir. Ve bir gün, her biri Yüksekova’yı sadece kendi hayallerinin değil, bu toprakların tüm hayallerinin gerçeğe dönüşmesine vesile olacak.