Urartu medeniyetinin en görkemli yapılarından biri olan Ayanis Kalesi’ne 3 kilometre uzaklıkta bulunan ve geçtiğimiz yıl definecilerin kaçak kazısı sonucu tespit edilen Garibin Tepe’de elde edilen keşifler, arkeoloji dünyasını heyecanlandırmaya devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Garibin Tepe’deki Urartu yapıların ortaya çıkarılması için Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Işıklı danışmanlığında kurtarma kazıları başlattı. Geçtiğimiz yıl koruma altına alınan bölgede yapılan incelemelerde, kazılan 16 metre uzunluğundaki tünelde Urartulara ait daha önce benzerine rastlanılmayana 2 bin 700 yıllık mavi ve bordo renklerdeki fresklere rastlanmıştı. Bu bölgede, yapılan koruma önlemleri çerçevesinde resimlerin zarar görmemesi için tünelin havayla teması kesilmişti. Kazı alanında bu yıl yapılan çalışmalarda ise 2 bin 700 yıllık toprak küpler bulundu.
“Bölgeye önemli bir yapı kazandıracağız”
Bölgede inceleme yapan Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Müzeler Dairesi Başkanı Bülent Gönültaş, Anadolu’nun kadim uygarlıklarından biri olan Urartu’nun en önemli noktalarından birinde olduklarını belirtti. Şu ana kadar elde ettikleri verilere göre bölgenin önemli bir Urartu sahası olduğunu ifade eden Müzeler Daire Başkanı Gönültaş, “Henüz buraya kale, saray veya dini bir yapı mı diyeceğimiz net bir veri olmasa da şu ana kadar elde ettiğimiz veriler bu ölçekte bir yapı grubuyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Önümüzdeki yıllarda yapacağımız çalışmalarla önemli bir alanı daha kazandıracağız” dedi.
“Duvar resimleri arkeoloji camiası için büyük bir sürpriz oldu”
Bölgenin kaçak kazı sonucu ortaya çıkarıldığını hatırlatan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Işıklı ise “Daha sonra hızlı bir müdahaleyle genel müdürlüğümüz burada bir kurtarma kazısı başlatmaya karar verdi. Bu alanın en önemli değerli tespitlerinden biri kaçak kazı neticesinde ortaya çıkarılan ve hemen koruma altına alınan duvar resimleridir. Şu ana kadar Urartu sanatında duvar resimleri çok iyi korunmuş olarak elimize geçen örnek sayısı son derece azdır. Bu da arkeoloji camiası için büyük bir sürpriz oldu. Bu resimler iyi korunmuş olarak günümüze kadar geldi” diye konuştu.
“Toprak küpler tespit edildi”
Bu sene yaptıkları kazılarda müthiş derecede iyi korunmuş büyük depolama alanları pithoslar (toprak küp) tespit edildiğini söyleyen Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Onun dışında çok güzel korunmuş bir kerpiç mimariyle karşılaştık. Ama hâlâ Garibin Tepe’nin Urartu arkeoloji literatüründe nasıl adlandırılması gerektiği soru işaretleri olarak kalmaktadır. Burası bir kale mi, yerleşim yeri mi? Yoksa özel bir alan mı? Bunun cevabını verebilmek çok zor. Ancak gördüğümüz ilk emareler gösteriyor ki tıpkı Aynis Kalesi’ndeki gibi krali ve dini mekanların ön plana çıktığı çok özel bir yerleşim alanı içerisindeyiz. Burayı bir kale gibi düşünmemiz biraz güç. Çünkü şimdiye kadar yaptığımız tespitlerde bir çevre duvarı ve savunma duvarına rastlamadık. Tam aksine çok özel işlemelere sahip bir mimari bizi karşıladı. İnşallah önümüzdeki sezonda kazılar bu şekilde devam edecek.”
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Laboratuvarı Yüksek Restoratör ve Konservatör Özlem Toprak Cihan da yaptıkları çalışmaları neticesinde 2 bin 700 yıllık Urartu resimlerinin bu yıl zarar görmediğini tespit ettiklerini söyledi. Kazının tamamlanmasıyla birlikte resimlerin üzerlerinin örtünerek korunmasının sağlanacağını ifade eden Cihan, hem bilimsel kazıların hem de koruma çalışmaların eş zamanlı devam edeceğini kaydetti.