BATI’NIN O ÇOCUKLARI(N)A KARŞI MÜSLÜMANLARIN DUA SEANSLARI
Bu topraklarda başlayan değişim rüzgârı 1839’dan beri süregelmiştir. Çeşitli merhalelerle zamana ve zemine göre uyarlanan bu ıslahatlar, insanımızı her defasında yeni bir yol ayrımına getirmiş; toplumumuzu ruhi hastalıkların etkisinde bir yaşam sürmeye mecbur kılmıştır.
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın sözüyle başlayan hastalıklar ileriki aşamalarda bencillik, umursamazlık, rahatlık ve konfor hastalığına dönüşerek misafirsiz bayramlar ve düğünler ile kimsesiz kaldırılan cenazeleri meydana getirdi. “Ah! Nerede o eski bayramlar” derken aradığımız debdebeli günlerin zevkini “Ah! Nerede o ilim irfan sahibi günlerimiz.” sözüyle aramadığımız için veya aramayı akledemediğimiz için bugün toplumumuza ayrılıklar ve aykırılıklar hâkim oldu. Türk İslam anlayışı hep bir olmayı diri olmayı öğütlerken bizler Batı’nın ayrılıkçı yalnızlaştırılmış anlayışının peşinde giderek biz olmaktan uzaklaşınca değil başkalarının canlarını yakmayı, kendi ailesine bile kıymayı göze alabilen aç kurtlar meydana geldi.
Peki, suçlu kim? Toplum mu birey mi?
Toplumu bizden başka kim oluşturuyor?
Dünyalık heveslerden vazgeçilmeyip en pahalısından yaşamların yaşanıp, alışveriş merkezlerinin mesken tutularak gündelik yaşamın bir kısmının buralarda geçirildiği ve bu suretle oluk oluk harcamaların yapıldığı, ilgiyle izlenen dizilerin bir sonraki bölümlerinin merak edilerek magazin haberlerinin kirli iştiha ve nazarlarla seyredildiği bu dünyada; iş bu topraklarda bayrak için ve inandığı din için şehadeti arzulayan bilge nesiler yetiştirmeye gelince hiç kimsenin sorumluluk almadığı ve elini cebine atmayıp günahından kaçar gibi yardımdan kaçtığı bir toplumda suçlu kim?
Bütün bunlar olurken İslam coğrafyasında çıkan her bir sıkıntının arkasında afyonlanmış beyinlere sahip bizlerin olduğunu bilmiyor gibi bir de kendimizce kulaktan dolma bilgiler veya kahvehane kültüründen gelen yarım yamalak yorumlarla bu kirli planları yapıp bu katliamları tertipleyenlere ağız dolusu küfürler savurarak:” Onları lanetleyelim ve dualar edelim!” diyoruz.
Hangi Dua?
Kardeşim!
Bir işin olması için gerekli çalışmayı ve fedakârlığı yapmak bir ibadet değil midir? “Başarı için çalışmak mı dua mı ?” sorusuna kararsızlıkla cevap verenlere, veremeyenlere cevaben diyorum ki İslam’ı en emin kişilerden bir kez daha öğrenin; çünkü İslam çalışma ve ilim dinidir. Bizler; sıcak yataklarımızda analarımızın yanında babalarımızın ocağında, sobanın yanındaki tekir kedi gibi hayata dair mırıldanmalarımızı gerçekleştirirken pkklı ve batılı o çocukları(n) gece gündüz çalıştığını bildiğimiz halde miskinliği tercih ettik.
Peki sonuç: İstanbul’daki patlamada 42 şehit 154 yaralı ve Halep katliamı !
OKUYUP YAZMANIN BİLİNDİĞİ; ANCAK OKUMA VE YAZMANIN BİLİNMEDİĞİ İNSANIMIZA DİYORUM Kİ ROBERT KOLEJ UĞRUNA BİR ÖMÜR’Ü OKUYUN…