Kalemi kendime çevirsem üç kelime de bitecek bir konu, kâğıda geçirsem yüzlerce kelime. Bir ölümlünün sözlüğün den kalma derin bir sancı var küçük harfler de, zamana yayılmış büyük harflerin ise hırsı, kalem bile kendini yarıda bırakır. Zemheri tarafından seçilmiş gibiyim bu soğukluk ellerime ait, içimdeki sükûnetin sırrı ihtiyarladın biliyorum. Desem ki üzüldüm, hep vardı zaten dersiniz. Hayatımıza atılan bir kördüğümdü nede olsa, yüreğimizde ki ceylan hiç büyümedi ve kalbimizde tamir edilmeyen derin bir çatlak, oda zamanla daha da büyüdü. Yarıda kalmış sol bilekte ki saat, avucum da dağılan bir yelkovan. Ne çok tanıklık etmişiz bir birimize, geçmişin izi bu güne aitmiş.
Gün devrini tamamlayıp diğer güne geçiş yaptıkça anlıyorum. Hayatımızın yarısı hatıra, diğer yarısı ise hep birilerinin miras bıraktığı acı ile yontulan yüzleşme. Tıka basa doldurulmuş bir kitaplık gibi hangisini okumaya yeltensek göz pınarlarını doldurabilecek bir kızarıklık. Çiçeğin gölgesinde kalan ve güneşin ışıklarından mahrum kalan yaprakları özen ile seviyorum. Bir sis kuşatmasına uğramış gibi hepsi solgun, şair şiirinden onu çıkarmış gibi mahcup. Elimi değdirsem dalından incinecekmiş gibi kırılgan oysa bu defa büyük kaçmıştım kendisinden, kökünde ki toprak kadar yakın durarak. Kalemin eski parçaları saplanıyor, ruh kırılmasıydı ardından bakışım. Kulakları kapalıydı özen ile seçtiğim kelimelere oysa bu topraklarda sığınamayanların türküsü vardı radyonun yasaktan önceki yayınında.
Gün batımı kırmızı adımlar yol yorgunu, bayram sevinci bulaşmamış bir sabah kayıplar da. Sorup durduğum beş taş oynayan çocuklar nerde? Ağır ağır büyüttüler ömür defterlerini gülümsesinler diyecektim gamze'lerinde çürüyen baharların hatırına. Çünkü biz bir şeylere inanarak büyümek istedik. Yol uzar, şehir büyür ve ertenmiş bir zamandır ömür. Söylese şair; bu kadar şiiri nasıl büyüttün otuz yıl. Otuzuncu yıldan sonra gelen özgürlük tanınmadık yüzler var sokağında, avucunda dünden serbest bıraktığın şiirinin izi. Gözlerinde ise evrenin büyüklüğü, bulutlar yaslanır şimdi yüreğinde, sığınmacı kuşların beyaz tüylerine çarpıyor şimşekler. ‘Son bir soru yankılanır içimde oda sesine sığınamayanların gidelim şiiri’…