Üstad diyordu ya “ O güzel insanlar güzel atlarına binip gittiler; demirin tuncuna, insanın piçine kaldık “ dîye. Gidiyorlar birer birer güzel atlara falan binmeden apar topar alelacele bi haber bile vermeden bir veda bile etmeden ama demirin tuncuna insanın piçine kaldığımız doğru.Oo güzel insanların soyu tükendi, tükenecek. Her giden güzel bir insanın yerini virüs gibi çoğalan onlarca vahşi, barbar, sapkın zihniyetli şahıslar alıyor. Eskiye özlem hep bundandır bu durum dünyanın genelinde böyle ama biz haddimizi aşıp bilmediğimiz, tanımadığımız, görmediğimiz insanlar, toplumlar ve coğrafyalar üzerinden yorum yapmayalım.Biz bizim yaşadığımız coğrafya ve bu coğrafyada yaşayan insanlar üzerine nacizane fikir beyan edebilir toplumumuzu içten içe kemiren sorunlarına dair veryansın edelim
Dediğimiz gibi birer birer gidiyorlar dönüp arkalarında bıraktıkları yıkıma tahribata bakmadan onlar belki gittikleri yerde bi cennet kuruyorlar bizleri bi cehennemin ortasında bırakarak. Cehennem diyerek çok mu abarttım diyebilirsiniz fakat bana göre Cehennem sadece içi kızgın lavlarla dolu kor ateşlerin yandığı bir çukurdan ibaret değildir. Cehennem bir insanın kalbinde de yanabilir. Bir toplumun umarsızca bile isteye gelişen toplumun ahlakını düzenini sosyal yapısını bozan her türlü olay karşısında duyarsız, ilgisiz kalınarak yarattığı bir çöküntüdür aynı zamanda. Cehennem mesela şimdi Sevgili Timur abimizin bu kalleşçe saldırı sonucu aramızdan ani ayrılışının tüm sevdiklerinin bilhassa ailesinin içine bir cehennem ateşi düşürmediğini kim iddia edebilir veya bu vahim olaya sebep olan şahısların şu an içten içe yanıp tutuştuklarını sadece kendilerine değil masum günahsız çocuklarına bile yaşamı cehenneme çevirmediler mi?
Ama kim takar ki kim böyle derinlemesine bir vicdan muhasebesi yapar ki ateş düştüğü yeri yakar sadece üç beş gün yas tutup herkes dağılır eve düşen ateş sonsuza dek yanmaya devam eder
Peki böyle gelmiş böyle gidecek deyip susmak mı çare ya da bırakalım aşiret geleneğini kanaat önderleri herkes bu şehirde son zamanlarda iyice ayyuka çıkan ve toplumu içten içe zehirleyip tüketen bu can yakıcı sorunlara karşı bireysel veya kitlesel insiyatif almak mı çare, yok mu bu şehirde hesap kitap bilen doğruyu yanlışı birbirinden ayırabilecek haklıya haklı, haksıza haksız diyebilecek üç beş genç? Yok mu bu toplumda gelenek göreneklerin çok ötesine artık tabulaşmış klişe kurallara müdahale edebilecek aklı başında üç beş kişi? Eminim var hem de sandığımızdan çok öte fakat bizdeki en büyük kusur sürekli bir kurtarıcı aramak sürekli bize büyüklük yapabilecek birinin veya birilerinin arkasında sormadan sorgulamadan sürüklenmek hiç birimiz kendimizi sorgulama gayretine girme zahmetine girmiyoruz. Belki de en iyi hesap yapabilen sensin, belki de en iyi olayları analiz edebilen sensin, belki de en iyi öngörüye sahip şahıs sensin.
Her neyse Sevgili Başkanım değerli Timur abim ne kadar yazsam, ne kadar çene çalsam belki seni fiziki olarak geri getiremeyiz fakat senin ömrün boyunca bu toplumda geceni gündüzüne katarak yaptığın çalışmalar müdahalen ile engel olduğun bir çok olayın söndürdüğün bir çok fitne ateşinin birebir bir şahidi olarak ben ve eminim bu şehir asla unutmaz. Her tatsız olayda senin baskın çözüm odaklı eksikliğini her güzel günde de senin o tatlı tebessümünü hoş sohbetini arayacağız.
Güle güle Başkanım! Güle güle saygıdeğer abim. Güle güle...