TEFECİLİĞİN KARA TARİHİ: MODERN ÇAĞIN SESSİZ SOYGUNU

Tefecilik, insanlık tarihinin en kadim sömürü biçimidir. Antik Babil’in kil tabletlerine kazınan faiz hesaplarından, Ortaçağ’ın derebeylerinin "borç tuzağına" düşürdüğü köylülere; bugünün dijital çağında ise "kredi skoru" maskesi altında insanları avlayan modern vampirlere kadar uzanan bir zulüm çarkı... Yüksekova’da ise bu karanlık miras, toprağın bereketiyle değil, umutsuzluğun kuraklığıyla besleniyor. Tarih boyunca toplumları çökerten bu görünmez düşman, şimdi Yüksekova’nın sokaklarında geziyor. Peki bu karanlık, nasıl oldu da güneşin en dik vurduğu bu topraklara kadar sızdı? Cevap, korkunç ama basit: Çaresizlik, sömürünün en bereketli toprağıdır.

Toprağı Bereketli, Umudu Kuru: Yüksekova’da Tefeciliğin Karanlık Gölgesi

Yüksekova… Doğası bereketli, yüreği yüce bir diyar. Toprağı verimli olsa da, umudu kurak. Bir önceki yazımızda, "Tefecilik Kıskacında Solan Umutlar" başlığı altında dillendirdiğimiz acı gerçek, yüzlerce yorumla yankı buldu. Okuyucuların satır aralarına düşen gözyaşları, bu meselenin sadece ekonomik değil, insani bir trajedi olduğunu bir kez daha hatırlattı. Peki, bu karanlık hep böyle sürüp gidecek mi? Yoksa bir sabah, dağların ardından doğan güneşle birlikte dağılacak mı?

Bir Diyardan Sessiz Göç: Gençlik Neden Yüksekova’yı Terk Ediyor? 

Yüksekova’nın gençleri, köklerinden koparılmış fideler gibi birer birer savruluyor. Neden mi? Çünkü bu topraklarda diplomalar, bir iş kapısı değil, sadece kaçış biletine dönüşüyor. Kimi, ailesinin tefeci borçlarına yenik düşüp soluğu metropollerde alıyor. Kimi "Burada benim için bir gelecek yok" diyerek sessizce veda ediyor. Bu bir göç değil, bir sürgün . Bu, kendi vatanında mülteci olmanın acısıdır. Bu, şairin dediği gibi: “öz yurdunda garip öz vatanında parya” olmanın adıdır.

Bir Senet Darbesiyle Çalınan Hayatlar: Tefecilik Yüksekova’yı Nasıl Yutuyor?

Bankaların kapısından dönen küçük esnaf, "kredibilite" denen o karanlık labirentte kayboluyor. Sonra ne mi oluyor? Tefecinin avuçlarına düşüyor. Faiz denen canavar, borcu katmer katmer büyütüyor. Önce dükkânlar, sonra tarlalar, en sonunda evler, yuvalar, hayaller elden gidiyor. Bu topraklardaki en sinsi hırsızlık artık bir çakıyla değil; bir kâğıt, bir kalem ve Kharon yüzlü bir çehreyle yapılıyor. Ve olan, insan onuruna oluyor. Yüksekova’nın sokaklarında dolaşan bu sessiz soygun, sadece  bu şehrin ekonomisini, toplumsal ahlakını değil, insanın onurunu da talan ediyor.

Karanlığı Yaracak 7 Umut Adımı

Bu zincirleri kırmak kolay değil, ama imkânsız da değil. Yüksekova’nın geleceğini karartan bu görünmez prangaları çözmek için sadece bir değil, birçok adım gerekiyor. Elbette tüm sorunları tek bir çözüm paketiyle aşamayız; ancak bazı somut adımlar var ki hem uygulanabilir hem de umut verici. Bunlar, ilgili kurumların ortak akıl ve kararlılıkla hayata geçirebileceği örneklerdir. Bu yazımızda birkaçına yer vermeyi uygun gördük — ki bunlar bile yeterince güçlü bir başlangıç olabilir. Valilik, emniyet, jandarma, adliye, belediye ve sivil toplum el ele vermeli.

Karanlık Ağın Peşinde: Tefeciliğe Karşı Hukukun Yumruğu

Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı, emrindeki kolluk kuvvetleriyle bu karanlık ağa operasyon düzenlemeli. Halk, tefeciliğin bir suç olduğunu bilmeli. İhbar hatları güçlendirilmeli, mağdurlar korunmalı. Çünkü susan her ses, bu zulme ortaktır. Tefecilik yapan da tefeciliğe maruz kalıp ihbar etmeyen de ihbara rağmen kanun hükümlerini uygulamayan da.

Peki  neler yapılmalı?

Tarımda dönüşüm: Kooperatifler kurulsun! Organik tarım, tıbbi aromatik bitkiler ve yerli tohumlarla yeni bir üretim modeli geliştirilsin.
Hayvancılığı güçlendirme ve modernleşme: Süt ve et üretiminde yerel markalar desteklensin, soğuk zincir ve lojistik altyapı kurulsun.
Sınır kapıları (Esendere ve Üzümlü): Modern ticaret merkezlerine dönüşsün, genç girişimciler için sınır ticareti eğitimi ve teşvik paketleri hazırlansın.
Turizm: Yayla turizmi, kış turizmi, ekoturizm ve kültürel rotalar oluşturulsun. Genç rehberler, yerel işletmeciler desteklensin.
Mesleki eğitim ve sosyal inovasyon merkezleri: Belediyeler göstermelik değil, sahici mesleki eğitim merkezleri açsın. Kodlama, grafik tasarım, dijital tarım gibi alanlara yönelik atölyeler kurulsun.
Kadın istihdamı: Kadın kooperatifleri desteklensin, ev eksenli üretimler ekonomik döngüye dâhil edilsin.
Sosyal güvenlik ve denetim: Sigortasız, uzun saatler ve asgari ücretin altında çalışmaya zorlanan gençler için denetim mekanizmaları hayata geçirilsin.

Kurak Topraklardan Filizlenen Umut: Yüksekova’nın Kalkınma Planı

Babil’den bugüne, çaresizlikle beslenen tefecilik bugün Yüksekova’da borç senetlerine dönüşüp yuvaları yutuyor. Oysa bu topraklar emeğin ve üretimin hakkını vermeliydi. Tarım unutulmuş, hayvancılık terk edilmiş, sınırlar kapanmış, esnaf banka kapılarında tükenmiş. Gençler işsizlik ve umutsuzlukla tefeci kayıklarına binmek zorunda kalmış. Ama her kurak toprak bir gün filiz verir. Bu tablo karamsarlık değil, bir uyanış çağrısıdır. Tefecilikle mücadele sadece polisiye tedbirle değil; üretim, dayanışma, adalet ve şeffaflıkla mümkündür. Kooperatifler kurulmalı, kadınlar üretime, gençler geleceğe katılmalı; belediyeler gösteri değil hizmet üretmelidir. Yüksekova artık susmamalı; çünkü bu sessizlik, bir halkın çalınan geleceğine yazılmış ağıttır.

Bu yazı, bir çağrı olsun: Yerel yöneticilere, Sivil Toplum Kuruluşlarına, Kanaat Önderlerine, Din alimlerine ve en çok ta Yüksekova halkına… Artık ya bu çarkı kıracağız, ya da hep birlikte altında ezileceğiz.