Hakkari’den gözlerine bakmak, Yüksekova’lardan sevmek seni ve gözlerin Ankara, kalbin Amed’den boykot etmek seni…

İstifra  etmeliyim  bu dünyadan; yahut istifa etmeliyim artık gözlerinden…

Seni sevmek ki sen Kadıköy’e yağmur yağarken ve saçlarım ıslanırken Karaköy yağmurlarında en büyük pişmanlığımsın,  hiç pişman olmadığım ve asla pişman olmayacağım…

Hiç kimseye olmadığı kadar sana bütün duygularımda boykot var sevgilim…

Ve ben bir dağın başında isyan;
başında kar, gönlünde kör seni bekliyorum…

Sana boykot var…Tarihin  sıfır noktası Göbeklitepe’de bir nıüfus yoğunluğum  ve üç harfli çok seçenekli bir hayat duruyor önümde: Aşk, Cin,Lys, Lgs, A201 Cim, Şök ve daha neler neler…  Her yanımda yaralar ve dahi her yerde bordo bereler… 

Bir daha dünyaya gelsem üç şey olmam derim hep: Biri Kürt(!) biri de Devlet Bahçeli  ki Allah uzun ömürler vere;  yok pardon şey yani Fener Bahçeli olmak olacaktı… Biri de seni sevmek ki sen Kadıköy’e yağmur yağarken ve saçlarım ıslanırken Karaköy yağmurlarında en büyük pişmanlığımsın. hiç pişman olmadığım ve asla pişman olmayacağım…

Yine yakışmış  formalar, ellerde bayraklar gençler sokakta  her yer karanlık; aydınlığa az var… Motorları karalara sürdük güneşli günler göreceğiz. Biz ki Fatih Sultan Mehmet Han’ın torunlarıyız! Buna inanın çocuklar, diyor nazı her seferinde bir daha biraz daha bize geçen Nazım Hikmet…

Gündem sensin sevgilim!Gündem sensin, gündem boykot; gündemi değiştirme asimile olmasın sigaramın dumanında sen?

Gündem Fener,  gündem Kürtler…Bir de en çok gurur duyduğum ki burnumun büyüklüğüsün sen.

Yaşım kırk yedi, beşyüz yılı aşkın Ortaçağdan kalma büyük bir burnum ve belki   de ilk defa kendini gündemden bu kadar düşmüş bir Kürt olarak görüyorum…

Gündem boykot, boyum 1.65, burnum 1.85  ve yaşım 40- hapiste seni bağırabilmek seni üstelik kalbim de halis ve mavi düşlerde bir uçurtma  sana…Seni seviyorum…Dışarda delikanlı bir baharın önünde kanı bozuk bir bajarın içinde imansız bir baraj ve seni seviyorum diye çıldırasıya bağırsa da Magosa Limanın’da  beni öldüren de yoktur din,  iman..Uyan halkım,uyan!Yedi bıçak yarasında beni öldüren de yoktur din iman!

Seni bile gündemimden düşürmüşken nerden çıktı bu Yılmaz Erdoğan gündemi..Yoksa seninle bir kaç harfin yan yana gelmesi kadar tesadüfi bir soyisim benzerliğimiz miydi  bizim soyadımız.. Linç var linç?

Belki de Hakkari’den gözlerine bakmak, Yüksekova’lardan sevmek seni ve gözlerin Ankara, kalbin Amed’den boykot etmek gerek  seni…Lakin gündem sen değilsin Yılmaz Erdoğan!Ve ben senin benimle Batman Selimiye camisinde  benimle bir namaz kılabilme ihtimalini yahut gezi parkında bir direnişte göz göze gelebilme ihtimalini sevdim…

Ey Yılmaz Erdoğan ve  sevmediklerine korkup saldıramadığı için Yılmaz Erdoğan’a saldıranlar biz her türlü  lince karşı değil miydik ezelden ebede bir yolculuk misali?Selahattin Demirtaş’ın  ailesine küfredilirken  nasıl karşı durduysak… Bugün  İmamoğlu ailesine olan küfürlerlere de sana olan aşka,  lince de  karşıyız. Kimin ailesi olursa olsun amasız,  fakatsız aileye yapılana karşı elsiz dilsiz şeytanlardan olup duramam…

Çünkü…Yerde ilklerimiz ve ilkelerimiz, gökte aşk, damarlarımızda Allah var… Biz devrimciyiz biz insanlığa adanmış ışığız diye bağırıyordu  ılık ılık sesli kadınlar ve adamlar…

Gündem ki her gün değişen bir gazetesin sen içimde koro düşlerle ve tabelası indirilen parti dişleriyle…

Sana bakmaya doyamıyorum kimse de beni duymuyor, ben seni çok seviyorum; ama neylersin  dışarda  boykot var, içimde sen varsın…İçim dışımda, dışım içimde…İçim de dışımda sana boykot…


Gündem boykot ise boykot! Gündeme limiti zorlanmış limitsiz ve yetersiz bakiyeli şairler sokma…Bana dolar de, Euro de, altın de, borsa de; ama sakın aşk deme… Yanılırsın,üzülürsün…

Sen de artık herkes gibisin ve gündemden de gözümden de  düştün sevgilim….Çocukların arkasında dur,  Silivri soğuk üşümesin Narin bedenler...Neler getirir, neler götürür bilinmez; ama  bu Fener  dünyayı yener?

Bak kafam  karışık, şizofrenik şampiyonluk hayalleri görüyorum; ben bende değilim ben yabancı bir boykottayım, diplerin dibindeyim sensizlikteyim..Ve her şey dayatılmış ezberletilmiş bana!Ne kaçağım, ne içeceğim, ne yiyeceğim, kimi sevip sevmeyeceğim, kime oy verip vermeyeceğim; hatta kimi alıp almayacağım belirlenmiş ertelenmiş hüzünlü düşlerdeyim, üzüntülerdeyim.Bir Z kuşağı simülasyonu her şey ve üzüntülerimin her yerinde  yüksek dereceli yağmurlu prestijler var. Ben artık tekerrürden ibaret tarihi bir yanılgıyım ve kusmuklar içinde bir yanlışım, bu çağın iflah olmaz  vebasıyım!

Kim bilir belki de şair Aygül Kılıç Yıldız’ın söylediği gibi bu “Çağın Yanlışıyım” ben! 

Kadıköy’de içimdeki  tramvaylar gibi her şey çok değişti, midem bulanıyor senden  ve midem kaldırmıyor bu dizayn edilmiş yaşamı? 

İstifra  etmeliyim  bu dünyadan; yahut istifa etmeliyim artık gözlerinden…