Nasıl bir bireyden, nasıl bir topluma  doğru yol alırken adeta evrim geçirmiş birey-toplum kozmosuyla karşı karşıyayız. Öncelikle, birey mi toplum için var kılınmış, yoksa toplum mu birey için var edilmiş?  Bunu irdelemek  gerekir. Bireyin kutsallığı, toplumun kutsallığından geçer. Çünkü bireyin hiçsizleştirildiği  yerde, toplumun yıkımı yakın  veya o toplumun inşası mümkün olamayacaktır.

Güçlü bir  toplumun mihenk taşı sağlam karakterli, ahlâklı  bireylerdir.  Aynı zamanda  toplumun yıkılışının  başlangıcı da karakteri yerine oturmamış  bireylerin tutum ve davranışlarında  saklıdır.  Toplum yola çıkarken  bireyi istediği kıvama getireceği inancıyla ilk adımı sayılacak emeklemesini yapıyor. Birey ise, çoktan olmasını istediği toplumu  dizayn etmişti bile. Geriye kalan,  bireyin topluma  istediğin kıvama gelirim imajı vermek kalmıştı.   Değiştirmek için yola çıkan toplum, geri dönmemek üzere  birey hacmine dönüşmüştü bile. Girdiği birey kabının  şeklini tamamen almıştı. Hiyerarşi konumlarına bakıldığı zaman, hangisi toplum hangisi birey   kararına  varılamıyor ilk başlarda.  Toplumun yetiştiği hakikat ile bireyin yetiştiği habitat birbirlerini beslemek yerine, birbirlerini tüketiyorlar tıpkı aykırı kan grupları gibi.  Ve kangrenleşen  bir vücutla karşı karşıya kalıncaya kadar. Her ikisi de aynı renge tepki veriyor, aynı renkle tepkimeye giriyor. 

İşin özü toplumla birey arasındaki  ilişki  derindir. Devlet ile vatandaş gibi  sıkı ve özel bir bağı vardır. Her ikisi de birbirlerine yakın durmak zorundalar  ve her ikisi de birbirlerine karşı duydukları güven de,  güvensizlik de aynı paralellik üzerinedir. Fakat toplum, bireye karşı daha güvenlidir. Birey, ne  toplumun ezici gücünden mahrum kalmak ister, ne de toplum, suça bulaşmış bireyin boynunda ki ipten elini çekmek ister.  İhale usulüyle iş makinesine dönüşen bu iki  sınıf, adeta  mutualizm  görevi görüyorlar. Birbirlerinin menfaatine gelecek olan ziyanı karşılıklı olarak  koruyorlar. Bireye konan lekeyi temizlemek  topluma kalmış. Topluma istediği modelde  eleman kazandırmak da bireye kalmış. Birey toplumdan aldığı cesaretle adeta suç makinesine dönüşmüş; yapılanlara karşılık yaptırım uygulanmayan birey, toplumu toplum olmaktan çıkartıp, bireyselleşmesine zemin hazırlar. Bu değişim ve dönüşüm yavaş ve daimidir. Toplumun değiştiğine, dönüştüğüne topluma belli ettirmeden,  bulunduğu coğrafi konumu  eski haline dönmemek üzere ve olunması istenilen tüm yeni hallere  dönüşmesinin zemini sağlam hazırlar. Bu minvalde toplum, bireyin yaptıklarını maskelemeye çalıştıkça, birey toplumdan aldığı cesaretle daha çok sıvanması gereken suçlar üretir.

Toplum taviz verdikçe birey yaptıklarının ölçüsüne, boyuna, ağırlığına  bakmadan kendinden ve toplumdan büyük işlere girişir. İş öyle bir hal alır ki toplum,  bireye kendisini borçlu hisseder.  Bu bir alacak verecek meselesine dönüşür. Ne toplum  bireyin işlenmiş ve işlenecek suçlarını  ayıplayacak gücü kendinde görecek , ne de birey ayıplayacak iradeli ve güçlü  bir toplumun varlığına ve ciddiyetine  inanacak. Tekele alınan toplum  her haliyle kullanılmaya müsait olacak. Aynı zamanda insandan  iştah kabartan    köle pazarının kurulması ihtiyaci bir meseleye dönüşecek. Toplumsal bozulmalar en üst seviyeye çıkacak.  Birey-toplum alışverişi  üzerinde şekillenen coğrafyalar kader olarak karşımıza çıkarılacak. Çıkarlarına göre şekillendirilen inançlar, keder olarak karşımızda duracak. Adeta birbirlerinin suç ortağı haline gelirler. Toplumun kendisini bundan soyutlaması gerekir.  Karar verme iradesini ortaya koymalı. Böylece toplum  karar verme yetisini yeniden  kazanacak. Karar verme aşamasına gelen toplum da,  yanlışla  öfkenin  ve gerçekle  sevginin  ayırdına karar verme erdemine de  erişir. O zaman insani değerlerin ve  toplumun  zedelenmiş itibarı  yeniden canlılık kazanacağından bahsedebiliriz.  Bireyin de, o muhteşem dönüşümü ve değişimi toplumun yeni rotası haline gelebilecek.  Sonuç itibarıyla, eğer dikkat edemezsek yanlışa büyüyen  birey, ve güzelliğe küçülen bir toplum olacağız. Ama eğer dikkat edebilirsek  güzelliğe büyüyen bir toplum, kötülüğe küçülen birey de olabiliriz. Bu tamamen  bizim elimizde.