Hangimiz evden ayrılırken eve döneceğimiz zaman akşama çocukları, ailemizi ve eşimizi sevindirmek için neler yapılması gerekir planını yapmayız ki. Muhtemelen akşama, yemek istediği yemeklerin yapılmasını ve ardından bir hasta ziyareti planı yapılmıştı. Belki birisi sarma ve yanında da sarımsaklı yoğurt ile tereyağı istemişti. Bir diğeri yemekten sonra falanca akrabayı hastane dönüşünde ziyaret edeceğinin hesabını daha dünden yapmıştı. Ama ne o akşam yapılan yemekler yendi, ne de başka bir akşam hastanın ziyaretine beklediği misafirleri geldi. Çünkü Yaşamaktan daha önemli işleri vardı her ikisinin de. Biri ölümle meşgulken bir diğeri öldürmekle kendini meşakkatli yeni bir dünyaya hazırlıyordu. Ve hatta hastaneden dönen hastanın, ziyaretine beklediği ziyaretçisini morgun kapısındaki yedinci sandalyede otururken buldu kendisini. Bir diğerini eşi ve çocukları polisler görüştürür de; gözlerinin içine içine hey! Sen değil miydin için daraldığında gökyüzüne bak herşey iyi olacak demen yeterlidir, bir fenalık yapmaman için diye. Gökyüzü ile senin arana ne girdi de bulutsu mavilikler ve yıldızlar sana söz geçiremedi demek için sabaha kadar karakolun bahçesinde bekliyordu. Belki de hayatında ilk defa böyle soğuktular birbirlerine karşı eşler ve çocuklar. Yemek istedikleri yemekler yenmedi. Eve dönmesini bekledikleri eşler dönmedi, sanki babalar bu zamanın düşmanıydı. Yerde toplanması gereken sofra yerde bekliyor, ekmekler kaskatı kesildi, belki de çarpılmış. Beklenen ziyaretçiler gelmedi ama beklemediği haber geldi. Hep öyle olmaz mı bu coğrafyası yaslı toprakların. Beklediklerini kör kuyulara attırır, beklemediklerini sana gönderir. O akşam yemekler sofrada soğudu. kim bilir belki fırında yanmıştır ve çocuklarını can havliyle sokağın ve caddelerin en bilinmez yerine saklamaya çalışırken kendini bulan anneleriydi. Babalar yetmişlik ömürlerini yedi saniyeye pazarlamışlardı bu batasıca pazarlığın. Çünkü artık bir baba bir babanın katiliydi. Babalar hüküm vermişti, yaşına bakmadan düşman ilan edilmişlerdi birbirlerine çocuklar. Yemekler yetmedi kimseye, çünkü kimse yemeklere dokunmadı o akşam.
Oynamaktan yorulan çocukların üzerlerine örtülen battaniyeler kaldırılmadı. Bir diğerine battaniye yetişmedi yerde yatanı sarmak için. Şimdi söyler misin çocuklar mı düşman oldu yoksa anneler mi mülteci oldu? Bu yurdu ölen öldürenlerin işgaline uğramış toprakların. Kim yetim kaldı, kim eksik kaldı yaşamayı düşündüğü hayattan.
Gözleri nakışlı Çocuklarımız için büyülü sözcüklerimizi konuşturalım. Çocuklarımız için YAŞAMAK GÜZELDİR eşlerimiz için, EN ÇOK SENIN YANINDA İYİYİM. Sizin yanınızdan başka memleket istemem, en çok ben yakışırım kalbine yakın durmayı diyebilelim. Çünkü hepimize yetecek kadar yer var bu dünya da, hepimizi mutlu edecek kadar sevgi de var, yeter ki sevmesini bilelim.
Sonra anneler çocuklarının kulağına eğildi kısık bir sesle değil, herkesin duyabileceği bir ses tonuyla yedi senden de benden de büyüktü, ağırlığının altında kaldık.
Sonra gökyüzüne bakarak kendi kendine mırıldanarak yedinin hayattan büyük olduğunu kimse beni inandırmazdı, yerde boş duran kovanlara baka baka.