Birbirimiz için yapabileceğimiz birşey kalmadığına inanmak korkutucu değil miydi söylesene. Söylediklerimizin eğer aksi varsa belki de sonu olmayan son birşey kalmıştır yapabileceklerimizin. Birbirimize söyleyemediğimiz cümlelerin eksikliği var gibi. Sanki dili yasaklı cümlelerden oluşacak bir açık ziyaret gibiydi ikimizin hali. Gören de bizi konuşturmamak için köpekli gardiyan tutmuşlar, başımızda bekletiyorlar, bizden cümleler konuşulmaya başlandı mı salarlar üstümüze. İkimizi anlatan cümlelerin düşüncesinin kokusunu dahi alınca mahkumu ziyaretçisinin yanında dişletecekler gibi. Vay arkadaş o zaman ne zormuş kendini cümle kurmadan anlatmak. Ama şimdi hiç cümle kurmadan hayatını yazıyorsun, tek bakışla bir ömür geçiriyorsun. Boyaya, spatulaya ne de tuvale gerek duymadan resim yapıyoruz. Nota ve besteler olmadan dengbéjlik yapıyoruz, ipe gerek duymadan sevgileri sevgilileri asıyoruz, su olmadan boğuyoruz içimizdekilerini ve yedi kıta ötedekilerini. Silaha gerek bile duymadan vuruyoruz başka topraktaki çocukları ve yanımızdaki kimsesiz büyüttüklerimizi. Ama yine de birbirimize söyleyeceklerimizden de korkuyorduk. Söylememenin daha masum olduğuna inananlardandık ikimiz de, Söylemenin daha iyi olduğunu görene kadar. Sahi görüş esnasında sınırlanmış zamana sığdıracak bir merhalemiz yok, yoksa yarım kalır. Ama nedense aklıma geldi bize tanınan sürede. Acaba kaplumbağanın yetişmediği duvara hangi memleket lazım olabilir ki. Sırıkla atlama, uzun atlama gibi sportif faaliyetler öğretmişler memleketin en ücra köşesindeki kaplumbağalara. Yoksa bir kap suyu neden çok görsünler ki, su ile hayatları arasına betondan duvar niye örsünler ki ? Belki de zorlu beşeri şartlarının altında kalkmanın ancak mühendislik harikası bir dördüncü köprü inşa etmeyi öğretmişler yap işlet ihalesini de dengi olan tavşanlara verdirmişlerdir. Velhasıl düşünsene bir ay boyunca kendimize biçilen zamanda en iyi harmanladığımız cümlelerden harcayacaktık birbirimize, yanlış anlaşılan cümlelere atfen ek bir düzeltme şansı istesek verilmeyecek, verilse de ağzından çıkmayı bekleyen sıradaki cümlelerin sırası yeni gelen cümlelere verilir, o zaman eğer verilse anlatmak istediklerine hasret kalacak. O yüzden es geçip karşıdakinin merhametine sığınmakla kalıyoruz. Umarım bu dört duvar arasında ağızdan çıkan her cümlenin zamana, mekana ve kişisel durumlara göre göz önünde bulundururlar. Beton duvarların diyarındayız. Kimimiz yaşamdan koparılmaya çalışılıyor, kimimiz sudan mahrum edilmeye çalışılıyor, kimimiz dilden, kimimiz tarihten, kimimiz dinden kimimiz de herşeyden.
Belki de en büyük korku ikimizin beraber yaşama isteğiydi.
Belki de ondan daha vahimi olan ayrı yaşama korkusuydu.