"Gitme burdan
Sen olmadan ben asla yaşayamam" diyor anti antidepresan bir şarkının anti senci mısraları...
Bütün kelimeler militarist ve antidepresan kokuyordu ama neylersin aşk bütün anti senci cümlelere karşı yanında saf tutuyordu her Paragrafta...
Gitmek mi kalmak mı?Giderken kalmak ya da kalırken gitmek mi?
Sen küçüktün, sevmeyi bilmiyordun.. Küçücük, kanat çırpmaya çırpan masum bir kelebektin avuçlarımda;oysa sen hep geriye dönüş yapıp tırtıl olmaya meylediyordun, Benjamin Button'un garip hikayesindeki gibi..
Özgürlükten esarete bir Stockhlom sendromuna dirayet gösteriyordun her seferinde... Hayatındaki benden önce yaşadığın bütün acıların iç toplamının sonsuz karesi kadar benden çıkarıyordun tüm acılarını.Seni benden çıkarıyordun. Beni senden çıkarıyordun.. Sonra beni sana ekliyor ve seni bana ekliyordun ki iş işten geçmiş oluyordu çoktan. ikimizin toplamı bir bile etmiyordu...Her seferinde çıkan sonuç sıfır oluyordu...Aşk diyordun,ben düşmüyordu dilinden biz meyveye durması gerekirken...Öfken hıçkırırken sen diyordun, ben düşüyordum gözlerinden.
Sevmekten bahsediyorsun her dostane dedikodu ortamında aşkımızı rakı sofralarına meze ederken ...Bense aşık nasıl olmalıydıydan, dem vuruyordum gökteki buluttan, yerdeki cenetlerden..Ve belki de bazı bazı cesetlerden. Halbuki sen cenettin ve henüz cennetin nerde olduğunu bilmiyordun..Sana cennet olarak vadedilen topraklarsa cehennemdi haberin yoktu... Oysa ben çoktan reddetmiştim elimin tersiyle senin için cennetleri. Ve de sensiz cennetleri...Çünkü sensiz her yer zaten bana cehhenemin dibiydi.. Seninle cehhenemi bile yaşamaya razıyken sen hep sahte cennetleri dayatıyordun, Hasan Sabah gibi ben şair Tahir'e..
Seninle yanmaya razıydım, sen ise hep korkuyordun.Günahkar korkuların nasıl oluyorsa anlayamadığım bir düzensizlikte günahsızlığa yürüyordu. Korkakların sevmeye aşık olmaya hakkı yok bilmiyordun henüz... Korkakların dostluğu da arkadaşlığa da ölmeye de hiçbir şeye de hakkı yok...
Korkaklar evinde oturacak ve sadece evden işe, işten eve gidip gelecek,öleceği günü bekleyecek sabırsızlıkla, Azrail'den korka korka... Bir de aynanın karşısına geçip kendisiyle yüzleşecek, gerçeklerini görecek öyle seni seviyorumlara ahkam kesmeden önce... Sen varolduğun günden beri ben sen oldum, sen sevdim: sense benden başkaları olmamı istiyordun..
Bedenin pişmanlığa yürüyecek beni tanıdığında ve kalbin pişmanlığa çürüyecek beni anladığında..Ama senin beni anlama, ihtimalin dahi yok ve elbet anlayamazsın da... Çünkü....
Neyse boşver, aslında çünküsü de yok ve gözlerin sadece bulutların ardındaki negatif yükler...
Sen hep benim seni anlamadığımı düşünüyordun , zannediyordun; anlamak bizim köyde çok bilinmeyenli bir denklemken sizin şehirlerde 8 köşeli bir jetondu. Çünkü sen bütün acılarını benden çıkartmaya çalışıyordun.. Anlamsızca bir matematik işlemi oluyordu işte o zaman hayat... Bir anda herşeyi cennete çevirmemi bekliyordun benden... Ben ne Hasan Sabah'tım ne de cehhenemleri ortak bir yaradan YARadan.... Ben sadece aşktım, sana gelen ve senin gözlerinde ölüp giderken eriyen 8 köşeli bir şeker ki sonra her yağmur yağdığında şeker komasına girecek olan. Önceleri yağmurlar hep sessiz ve sensiz yağardı..Şimdilerdeyse yağmurlar bana seni hatırlatıyor ve seni getiriyor...
Buralarda yağmur hep yağar ve ben yağmuru hep severim... Çünkü yağmur sendin, gözlerindi... Bütün ömrüm senindi sen ömrüme temizlik yapmaya kalktın... Kalbim senin dedim, vurdun; ağır yaraladın paramparça ettin beni, Müslüm Baba eyledin.Gecem olmadı, gündüzüm kar etmedi.Son bir bedduanın ucundaki idam mahkumuyken Benim İTİRAZIM VAR
"Ben hep yenilmeye mahkum muyum
Ben hep ezilmeye mecbur muyum?" dedim gözlerine ve bir isyan ateşi yaktım Prometheus'la özgürlüğe...
"Teslim ol." dedim. Aşık teslim olmalı.Sen "Özgürlüğüm" dedin.
"Biz dedim, bir de iki,ikide yek olunmalı" dedim."Ben" dedin. "Aşk"dedim. "Can"olalım dedin. Hep inat ettin, hep inat ettin; feleği hiç dinlemedin.... Sen felek misin, kader misin önce sevdirttin sonra çektin gittin..
Her 3. - şahısa beni 3. Sınıf bir kimlik eyledin..Seviyorsan kal demeyi de bir çift gözün uğruna ölmeyi de bileceksin... GİT dersen de yalnızlığın lanetini yaşamaya hazır olacaksın...Bazen susar git diyemezsin; lakin her sussuş da bir git demektir git diyemediklerimize... Öyle bir giderim ki bir daha asla senin gözlerine sürme olmam...
Herşeyin bittiği, hayatın durduğu ve sözcüklerin bittiği kıyılardayım..
Sadece iki tercihten ibaret hayat, ya mavi hapı ya da kırmızı hapı içeceksin...Mavi hapı tercih edersen KAL kırmızı hapı tercih edersen GİT demek.
Yüzde ellliye bile kalmayı kazanma şansım varken bile yine bana gitmeler düştü.Öyleyse ben gidiyorum ölmüş biri olarak ve bir daha asla seni görmeyecek ve bir daha geri dönmeyecek biri olarak...Sen de son kahkahanı hazırla ardımdan mutluluğa secde duracağın???
Ama unutma HERKES kendi YALNIZLIĞININ LANETİNİ yaşar.
YANLIŞ Zamanda, YANLIŞ Yerde, YANLIŞ İNSANLARLA olursan bu LANETİ yaşamaya mahkum olursun ...