"Ülkenin en güzel coğrafyasında, yerleşim tarihi bin yılları aşan, doğasının güzelliğiyle ve sınır şehri olmanın getirdiği ticaret hacmiyle ülke ekonomisine katkıda bulunan bir şehirde yaşıyor olmak insana apayrı bir keyif vermeliydi.

Hem böyle bir ülkeyi hem de böyle bir şehri yönetenler, şehrin doğasını ve tarihini korumakla kalmayıp, bütün dünyaya “Şehir dediğin böyle olur.” dedirtecek icraatları ve ilgiyi o şehirden eksik etmemeliydi.

Kısacası içinde yaşayanların mutlu olduğu, içinden yolcu olarak gelip geçenlerin ve misafir olanların hayran kaldığı bir şehri yaratmak için kimse elinden geleni esirgememeliydi.

Bizim şehrimizi ve ülkemizi yönetenler de ellerinden geleni esirgemediler.

Başından beyaz karların eksik olmadığı dağlara sırtını dayamış, içinden kuş cenneti  Nehil Çayı'nın geçtiği, verimli ve yemyeşil bir ovanın bağrına kurulmuş bir şehirde yaşadık.

Yaşadık ama çevremizdeki bu güzelliklerin farkına hiç varamadık. En başta kendimizden kaynaklanan eksikliklerimizden hiç kurtulamadık. Hep yokları oynadık.

Bu şehirde çiftçilik yapılmıyor, ticaret yapılamıyor, yapılanlar yapılmıyor, yapılacaklar yapılmıyor.

Bu şehirde gerçek anlamda turizm yok, tarım yok, sosyal hayat yok, edebi-sanatsal ve bilimsel faaliyetler yok, sağlıklı bir altyapı yok, var olanlar yok, yok olanlar hiç yok.

Velhasıl şehri ileri götürecek, bölgedeki emsalleriyle denkleştirecek atılımların daha hayali bile yok.

Çevre estetiğinden tamamen yoksun, deprem gerçekliğine hiç uygun olmayan yapılaşma, bozuk yollar, kontrolsüz göç, plansız, altyapısız kentleşme ve bunların getirdiği ağır sosyal ve ekonomik problemler.

Bu güzelim şehre böyle bir tablonun yakışmadığı da bir gerçek.

Oysa bu şehir yıllar içindeki birikimini tarihi bir doku olarak oluşturmalı ve korumalıydı. Bu şehir şuan buram buram tarih kokmalıydı.  Bir şehre kimlik kazandıran ve içinde yaşayanları kendisine bağlayıp aşık eden en önemli olgu, tarihi dokudur.

Ne yazık ki bu güzelim küçük şehrimizde bir türlü kendi şehrimize özgü tarih bilincini oluşturamadık. Maddi, manevi ve kültürel tarihi malzememize başkaları sahip çıkıp durdu.

Elimizde tarihimiz adına, değerlerimiz adına kocaman bir pişmanlığımız var sadece. Bir örneğini bile saklayamadığımız el örmesi kilimlerimiz, yün çoraplarımız, reşiklerimiz, yöresel yemeklerimiz ve daha niceleri...

Bu küçük ve güzel şehrimizde hiç olmazsa var olanı yaşatmak ve geliştirmek için yapılması gerekenleri düşünmek zorundayız.

Sözün özü şudur ki; bu şehir her köşesi ve her kişisiyle yıllar yılıdır ilgisizliğin ve sahipsizliğin sıkıntısını çekmektedir.

Bu şehirde yapılan sınır ticareti ve ödenen vergiler genel bütçeye büyük bir katkı sağlamaktadır.

Bu veriler bile ülkeyi ve şehri yönetenlerin yakın ilgisine mazhar olabilmek için yeterli iken merkezi idareden hak ettiğimiz payı alamadığımız ve gereken ilgiyi göremediğimiz söylemi şehir yöneticilerinin bitmeyen söylemi ve mazeretidir.

Şehrin yemyeşil ovasını yok etmek pahasına elde ettiğimiz ‘il olma hayali’ de ayrı bir başarı hikâyesidir.

Ne yazık ki şehrimizde yöneticiler değişiyor ancak yönetim anlayışı değişmiyor.

Beşer olmamız hasebiyle birçok eksikliği beraberimizde taşırız. Hepimiz böyleyizdir. Bu eksiklikleri zaman içinde tamamlamak mümkündür.

Hayatın ileriki dönemlerinde bir kusur hâline dönüşebilir bu eksiklikler ve kendi gerçeğini görememe durumu ortaya çıkar. Yöneticilik konusundaki eksikler de böyledir. Kusurunu görmek ve düzeltmek istemeyen yönetici bir süre sonra yönetme kabiliyetini kaybeder.

Maksadımız şehrimizin yeni ve önemli yerel gazetelerinden biri olan Yüksekova Halkın Sesi Gazetesi’nin sütunlarında bundan böyle belli aralıklarla bilimsel ve sağduyulu bir bakışla yazılar yazmak, şehrimize birlikte sahip çıkmak ve bu şehrin kıymetli sakinlerine aklımızın ve bilgimizin yettiğince yaşadıklarımızı ve hissettiklerimizi aktarmak olacaktır.

Hepimiz bu şehrin gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, konuşan dili olmalıyız.

Bu şehir hepimize çok şey verdi ve hepimizden çok şey de aldı. Ama ne olursa olsun hepimiz bu şehre bir çocukluk borçluyuz ama birçoğumuz hiçbir şey vermedik, veremedik.

Şehrimize sahip çıkmamız ve bir şekilde borcumuzu ödememiz gerekmektedir.

Yeni bir sayfaya, yeni okuyuculara merhaba diyoruz."